" Bİr de kadınlara yazılan mektuplar var; ne mektuplar! Ama hiç birisi Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın dört hanımına aynı kağıtta yazdığı mektubun şöhretine ulaşamamış."
İşte o mektup:
İzzetli, hürmetli, hakikatli, adamlıklı, şefkatli, hatırlı, gönüllü, asıllı, usullu, akıllı, iz'anh, hünerli, ma'rifetli, üsluplu, yakışıklı, güzel huylu, tatlı dilli, uzun boylu, ince belli, kıl ayıpsız hatunum, helâlim (eşim) Fir-devs Hatun huzuruna,
Derun-i dilden (gönül içinden) ve can u gönü lden selâmlar ve dualar edip ol mübarek nazik hatırın sual ederiz, Huda'nın birliğine emanet veririz. Benim nazlı yar-ı gam-güsarım (dert ortağım), benim şenliğim, şöhretim, benim sevdiğim, keyfim, benim canım Firdevs'im! Neylersin nişlersin, ne keyftesin, ne fikirdesin, ne haldesin, ne demdesin (durumdasın) ? Benim güzelim, garip gönlünü ne ile eğlersin? Okur musun, nakış mı işlersin, oynar mısın, güler misin? Benim gönlüm senin hayalinle eğlenir, sen nicesin? Keşke sizi getirsem, bu vilâyetleri seyrettirsem, zira sensiz canım rahat olamıyor. Benim güzel keyfim, senden ayrılmak ne çetin ahvalimiş bilmezdim. Hak Taâlâ gönül hoşluğuyle bir dahi dünya gözüyle görüşmek müyesser eylesin âmin...
Firdevs, Firdevs, o saçların seveyim, Firdevs, Firdevs, o başın seveyim, o kaşın seveyim, o gözün seveyim, o yüzün seveyim, ayıpsız canın seveyim, salon benden küsmeyesin ki gönlüm sıkılmasın. Kusurlarımı afvet, ahiret hakkım helâl eyle. Bu uçkuru bana yadigâr mı verdin, yoksa bununla beni bağladın mı ? Zira yadigâra ne hacet hiç hatırımdan çıkmadın, gözüm önünde durursun. Böylece apayan gönlümdesin. Allah'a emanet olasın. Bin tabaka kâğıt yazsam seninle sözlerim tükenmez. Hele yavaş, inşallahu Taâlâ, ramazan geceleri sabahlara değin sana çok çok gördüğüm, işittiğim hikâyeler söylerim. Her gördüğüm, işittiğim pâk şeyleri ve esvapları size lâyık görürüm; eğer fırsatım olursa alırım, yoksa siz sağ olunuz; birer hamaylı getiririm. Şimdilik mektubum boş olmasın için bir pâk bürüncük gömlek göndermişim, ma'zur olsun. Sizin hevesinize çermiği (kaplıcayı) yaptırırım; inşallah tamam olanda sizinle bir gece anda çimeriz. Gönlünüz her ne meyve isterse şehirden getirtesiniz, meyvesiz kalmayasınız, haftada iki kere çaylara, bahçelere çıkasmız, hapsolmayasınız, rahat olasınız. Allah'ın birliğine emanet olasınız. Ömrün uzun olsun, âmin ya Mu'in (Ey Tanrım).
Ve izzetli, hürmetli, muhabbetli, hatırlı, gönüllü, asıllı, usullu, akıllı, sabırlı, güzel huylu, tatlı dili, hanım yapılı, güleç yüzlü, alçak gönüllü dervişim, ehlim (karım), helâlim Fatma Hanım huzuruna,
Derun-i dilden ve can u gönülden selâmlar ve dualar edip mübarek hatırın sual ve Huda'nın birliğine emanet veririz. Benim yar-ı gânm (can dostum), benim gam-güsarım, benim aklım, fikrim, benim canım, hanım, neylersin, nişlersin, ne fikirdesin, ne haldesin, ne demdesin?
Benim yükümü çeken, benim hatırımı sayan, benim ateşime yanan... Selâmet kurtuldun mu ?
Allah emeklerin zayi etmesin, ben isterdim ki senin bu hizmetinde bulunayım; ama takdir böyle imiş. Şimdi bir selâmet haberin müjdesini bekliyorum ...
İstanbul'un suyu ve havası bana hoş geldi; öyle ki gayet şişman kişi oldum. Benim canım helâlim, mektubumu? boş olmasın için şimdilik sana bir istanbul gömleği yolladım, ma'zur olsun. Sonra ben gelende görelim ne müyesser olur ?
Hak Taâlânm yanında aziz olasınız. Ben senden çok razıyım, Rabbin de senden razı olsun. Cümlemizi firdevs-i âlâya götürsün, melek huylu, âlemin nuru hanım. Allah'ın birliğine emanet olasınız, â-min ya Mu'in,
Ve izzetli, muhabbetli, hakikatli, şefkatli, gayretli, edepli, helâlim Belkis Hatun'a,
Selâmlar edip mübarek hal ve hatırın sual edip Huda'ya emanet veririz. Benim ıyâz-ı hassım (içten dostum), benim pâk, arı tavırlı yosmam, benim derdimi, belâmı çeken emektarım. Keyfin nice, neylersin, ne haldesin, ne demdesin?
Bacılarınla hoş tatlı mısın? Hatırımiçin cümleye izzet, hizmet eder misin? Gülsün Hatun'un (kızları) keyfince gider misin? Sana gene cefa eder mi?
Benim yarim, benim Allahlık ehlim, gurbet elde seni unutmam. Sen benim gene evvelki ıyâz-ı hassımsın. Hiç gönlüne bir gam ve elem getirme, keyfini aç.
Allahu Taâlâ mu'inin olsun; sağ selâmet seni bana bağışlasın. Bir dahi dünya gözüyle görüşmek müyesser eylesin, âmin. İnşallahu Taâlâ ramazandan evvel gelende sizlere birer armağan getiririm; ama, şimdilik bir istanbul gömleği gönderilmiştir; Gülsün'e de bir cici mest yollanmıştır.
Hemen Allahu Taâlâ cümlenize can sağlığı ve gönül hoşluğu ihsan eylesin, âmin.
Ve izzetli, hürmetli, muhabbetli, hakikatli, hatırlı, gönüllü, hizmetli, sabırlı, ma'rifetli, akıllı, gayretli, şefkatli, güzel yüzlü, şirin sözlü, melek huylu, çelebi kollu, nazik elli, ince belli, şirin yıldızlı, has odalığım, oğlum annesi, gönlüm canânesi, inci danesi, hatunum ve hanım küçük kadın Züleyha Hanım huzuruna,
Candan selâmlar ve gönülden dualar edip ol mülayim hatırın kat kat sual ederiz; Allah'ın birliğine emanet veririz.
Benim küçük kadınım, benim âşık paşam, benim gözüm, benim sırdaşım, benim dervişim, benim emektarım, ne keyftesin, ne haldesin, ne demdesin, neylersin, nişlersin, iyi misin, hoş musun?
Allah, mu'inin (yardımcın) olsun. Hak Taâlâ canına sağlık, gönlüne hoşluk versin. Tanrı seni bana bağışlasın; bir dahi dünya gözüyle görüşmek müyesser eylesin, âmin.
Aceb cihanda senin gibi var mıdır? Zil-hem, Zilhem, o tatlı canın seveyim, o tatlı bakışların seveyim; hiç fikrimden gitmezsin, böylece ayan gönlümde durursun.
Benim nazik âşıkım, senin için yollarda ve istanbul'da besteler yazıyorum ve öğreniyorum ki inşallah gelende seninle ses sese verelim de türlü türlü besteler, güzel güzel kitaplar okuyalım, Allahu Taâlâya âşık olalım, safalar edelim.
Bir küçük kadın gördüm, hemen sana benzettim, selâm sabah ettim, sesi dahi sana benzerdi; senin hatırın için sokak ortasında ana yarenlik edip ahvalini sordum. Bir ihtiyar kocası varmış zindanda, ana ekmek götürür-müş. On kuruş borcunu vererek anı halâs edip sevabını sana bağışladım. Allahu Taâlâ senden razı olsun, zira ben senden yer gök dolusu razıyım.
Allah Şeyh Osman'ı (oğulları) bize bağışlasın, âmin ve cümle küçük kadınlar sana kurban olsun ve büyük kadınlar bacılarına kurban olsunlar. Benim hakkımda siz bana dünyalar değersiniz. Hak Taâlâ dördünüzü bana dünyada bağışlasın ve ahirette firdevs-i âlâda dahi sizi bana versin, âmin ya Er-hamürrahimîn (ey esirgeyenlerin en esirgeyeni), dahi ben kimsenin fikrinde ve hayalinde değilim. Bu muhabbetnamem boş gelmesin için her birinize birer bürüncük gömlek irsal olundu, şimdilik ma'zur olsun.
İnşallah yakında va'demiz tamamında ağa efendimizden destur alırız ve gelip sizinle çermikte çimeriz; zira, bu çermiği sizin hevesinizle yaptırdım. İnşallah elime akça girerse camuş çermiğinde sizin için bir küçük kümbet yaparız.
Siz gidende ol küçük çermiği yasağ edersiz. Tenha safayla çimer çıkar, pâk olursuz. Sizinle ol kadar çok sözlerim vardır ki bir ay yazsam tükenmez ...
0 yorum:
Yorum Gönder