31 Mart 2011 Perşembe

Ahmet, Dilruba, Türkan





Ahmet, Dilruba, Türkan

Ne çok terk edenler var ömrümüzde. Ne çok terk ettirilen. Ne çok dost sandığımız insanlar var çevremizde. Ne çok riyakâr yüzler.
Sizleri de aldılar elimizden çocuklar. Sizlerin gülüşlerini de. Ağlamalar bıraktınız bize ağırlığınızdan daha da ağır. Üçünüzün bakışlarında ki huzuru başka hangi resimlerinizle taşısak ki yüreğimize.
Size uzanan ellerin hükmü kalmasa yeryüzün de. Karıncayı dahi incitecek takat kalmasa hücrelerinde. Yağmur bulutlarını hediye ettiniz günlerimize, gönlümüze.
Dağlanan yüreğimizde pamuk şekeri tutan pamuk gibi elleriz konaklar. Gelmez yarınlarınız vardır. Gelmez geleceğiniz. Umut var ses hep sizi çağırdı gün düşümüze. Hep siz konaklardınız gönül misafirhanemizde. Hep size ayarlandı okul saatleri. Hep sizinle başlandı kahvaltıya. Çikolata sürdü belki anneleriniz sizin için birer dilim ekmeğe ve yerleştirdi yemek masasında ki tabağınıza.
Baloncu amca sizin için hep üç adet balon ayırdı. Gökyüzünde umudun sıcaklığını hissetmek için, sonsuza uçurabilin diye.
Bakkal amca gofretlerinizi, cipslerinizi, sevdiğiniz şekerlemeleri ayırdı sınav sonraları başarılarınızın ödülü olsun diye.
Okul sıralarınıza en güzel kokan çiçekler bırakıldı sizler koklayabilin diye.
Mahalle aralarında oynanan oyunlarda sizin sıranız geldi çocuklar. Seksek atlarken, yakan top oynarken, kör ebede de, saklambaçta da hep sıranız geldi çocuklar. Oyunlar sizi bekler.
Ya siz kimleri beklediniz duyuramadığınız çığlığınızla size uzanamayan bizlerin ellerini mi?
Ahmet, Dilruba, Türkan sizinle birlikte parçalandı yürekler. Gömüldü acımasızın elleriyle kara toprağa.
Şeker tutan ellerinizle şeker kaplı günleriniz olacakken, böylesi acı ve hazin bayramları yaşatmamalıydınız bize çocuklar yaşatmamalıydınız.
Daha nice!
Ahmet’ler, Dilruba’lar, Türkan’lar gelecek nice evlerin çocuk odasına ve onlar sizin için uçuracaklar balonları ruhlarınızla birlikte huzura uçabilsinler diye.
Hiçbir caninin elleri, ellerinin gölgeleri dahi uzanmasın çocuklarımızın yanına. Pamuk şekerlerini yiyip, top peşinde koştursun, evcilik oynasınlar korku nedir bilmeden çocuklarımız.

(NUR İÇİNDE YATIN ÇOCUKLAR)

EMİNE GÖL YILMAZ
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

İyimser Olmanın 5 yolu



1- Dik duruş ve büyük adımlar
İyimser insanlar, dik dururlar, hızlı yürürler ve büyük adım atarlar Kötümser insanlar, gevşek bir duruşa sahiptirler, yavaş yürürler ve küçük adım atarlar Başı dik, omuzları geride, büyük adımlarla son derece hızlı yürüyen birini gördüğünüzü hayal edin Bu kişi kendine güvenir Aksine, başı ve omuzları düşmüş, küçük adımlarla yavaş yürüyen biri ise kasvetli bir ruh haline sahiptir
Dik duruş neden önemlidir? Çünkü, başınızı doğrultabilmek için önce vücudunuzu dik tutmanız gerekir!

2- Neşeli bir ses tonu
Mutlu olmanın en kestirme yolu, neşeli bir ses tonu kullanmaktır Sinirlendiğiniz bir anı düşünün O sırada telefon çaldı Yanıtladınız ve sizi arayan, etkilemek istediğiniz biriydi Hiç şüphe yok ki onu etkilemek için neşeli bir sesle konuşursunuz Sonuç: Ruh halinizin hemen yükseldiğini hissetmeye başlarsınız
Neşeli bir ses, neden çok güçlü bir iyimserlik aracıdır? Psikolojik araştırmalara göre, kişi o anda yaşadığı duyguyu hisseder Neşeli davranırsanız, kendinizi neşeli hissedersiniz Neşeli ses, iyimser davranmanın en hızlı yoludur

3- Mutluluk verici sözcükler
Çeşitli sözcük türleri kullanılabilir: üzücü ve mutluluk verici Kötümserler, üzücü sözcükleri kullanmaktan keyif alırlarken, iyimserler, mutluluk verici sözcüklere odaklanırlar Üzücü sözcükler: Sorun, yorgun, sıkıntılı Mutluluk verici sözcükler: Fırsat, xarj olmak, enerji dolu
Örneğin, kötümser biri "Sorunum var" der Buna karşılık iyimser biri, "Bir dahaki sefere daha iyisini yapmak için elimde bir fırsat var" der

4- Doğru bir yaklaşıma sahip olun
İyimser biri olmanın en basit yolu, sorunlara değil, çözümlere odaklanmaktır Her sorun çıkışında hemen çözüm yaratın ve bunları eyleme geçirin Örnekler:
Üzücü yaklaşımlar: Sorunlara odaklanmak, zayıf noktalara dayanmak, finansal sıkıntıları düşünmek Mutluluk verici yaklaşımlar: Çözümlere odaklanmak, güçlü noktalara dayanmak, refaha ulaşmayı düşünmek
Çözüm odaklılık neden son derece önemlidir? Çünkü, kafanızda her seferinde yalnızca bir düşünce olabilir Dolayısıyla, çözümlere odaklanırsanız, sorunların içinde yüzmez, şikayet etmez, suçlamaz ya da yakınmazsınız

5- Başkaları için örnek olmalısınız
Biri için örnek olduğunuz zamanları hatırlayın O insana yardım ederken kendinize de yardım ediyordunuz Atalarımızn dedikleri gibi, "Ne ekersen onu biçersin" Çalışanlar, iş arkadaşları, aile ve arkadaşlar için harika bir iyimserlik örneğiyseniz, eşzamanlı olarak kendinizi de iyimser yaparsınız
Bunu nasıl başarırsınız? İnsanların sizi dik dururken, büyük adım atarken, neşeli bir ses tonuyla konuşurken, mutluluk verici sözcükler kullanırken ve çözümlere odaklanırken gördüklerinden emin olun
Herkes iyimser olabilir İnsanlar, bu beş tekniği kullandıklarında, omuzlarından büyük bir yükün kalktığını hissederler Pozitif, mutlu ve kendinden emin olurlar Bu ipuçlarını eyleme geçirmek için, yalnızca bir iki dakikaya ihtiyacınız olacaktır Bunlar daha iyi bir sağlık, daha çok zenginlik ve daha yüksek kariyer başarısı için anahtar olabilir


alıntı
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

28 Mart 2011 Pazartesi

Ne, Ne Zaman İçilir?






Diyetisyen Canan Aksoy’a göre, içmenin de bir zamanı var. Sağlıklı beslenmede nasıl ki öğünler belli saatlerde yeniyorsa sıvı alımının da doğru saatleri var.

SAAT 08.00 / Uyanınca 1 bardak ılık su için

Neden?

Organizma gece boyunca toksin ve artık maddeler üretiyor. Uyuma sırasında sıvı kaybı devam ederken, sıvı alımımız duruyor. Bu maddelerin vücuttan atılımını kolaylaştırmak ve vücudun ısı mekanizmasını gün boyunca dengelemek için sabahın erken saatlerinde sıvı almak çok yararlı. Sabah uyandığınız zaman tıpkı yüzünüzü yıkamak gibi vücudunuzu da yıkamanız lazım. Bu yüzden uyanır uyanmaz bir bardak su veya bitki çayı içmek bu saatler için en uygunu.

Ne içmelisiniz?

Oda ısısında bekletilmiş 1 bardak su içmek böbrek ve bağırsakların işlevini artırarak vücudu toksin ve artıklardan temizliyor. Cilde pürüzsüz bir görünüm kazandırıyor. Dilerseniz su yerine idrar söktürücü veya toksin atıcı özellikler içeren bitkisel çaylar da içebilirsiniz.

Öneri:

İçtiğiniz ılık suya birkaç damla limon suyu veya greyfurt suyu damlatıp karıştırabilirsiniz. Bitkisel çay hazırlamak için; 2 çay kaşığı ince doğranmış maydanozu 1 çay fincanı kaynar suda 15 dakika bekletip süzün. Çayı ılık için. Bir diğer alternatif yeşil çay olabilir.

Kahvaltıda 1 fincan kahve veya bir fincan siyah çay için

Neden?

Günün ilk öğününde yani kahvaltıda sizi uyandıracak, uyaracak bir içecektir çay veya kahve. İçerdiği kafein sayesinde gün ortasına kadar sizi formda tutar, zihni uyarır ve konsantrasyonu artırır.

Ne içmelisiniz?

Kahve ve çay sinir sistemini uyaran maddeler içeriyor. Bu maddeler ani enerji verip, zihni açıyor ve konsantrasyonu artırıyor ve ayrıca bir miktar metabolizmayı hızlandırıyor.

Öneri:

Kahve içmeyi seviyorsanız, susuzluğu gideren serinletici bir içeceğe ne dersiniz? Bunun için yoğun bir kahve hazırlayın. 1 tatlı kaşığı tozşekerle tatlandırıp soğumaya bırakın. Birkaç taze nane yaprağı, 1 diş karanfil ve birkaç parça buz ilave edin. Buzdolabında 5 dakika bekletip için. Sıra dışı bir alternatif için; kahve fincanının dibine biraz kakao serpin. Üzerine 1 tatlı kaşığı espresso kahve ilave edin. Sıcak süt döküp kahve eriyinceye kadar karıştırın. Yarım tatlı kaşığı damla çikolata ile süsleyip için.

SAAT 10.30 / Ara öğünde 1 bardak taze sebze suyu veya süt için

Neden?

Sabahları saat 10:00 ile 11:00 arasında vücudun su rezervi azalıyor. Kan şekeri düşüyor. Organizmada yorgunluk ve konsantrasyon azalması baş gösteriyor. Bu aşamada deyim yerindeyse vücudun yeniden şarj edilmesi gerekiyor. Organizmayı yeniden tazeleyerek güçlendirecek , kan şekerini düzenleyecek bir içecek bu saatle için en uygunu.

Ne içmelisiniz?

Sebze suları özellikle sıcak havalarda terle kaybedilen vitamin ve mineral tuzlarının geri alımını sağlıyor. Ayrıca sebzelerde bulunan karbonhidrat sayesinde kan şekeriniz düzenlenir, konsantrasyonunuz yükselir.Sütte bulunan karbonhidratta aynı görevi başarıyla yerine getirecektir.

Öneri:

Evdeyseniz sebze suyunu blender’den geçirip hazırlamak kolay, ancak işyerinde veya dışarıdaysanız, süt daha kolay ulaşılabilir bir tercih olacaktır. Eğer süt içmeyi sevmiyorsanız, sütün içine bir tatlı kaşığı Türk kahvesi koyarak kaynatıp, değişik bir tat deneyebilirsiniz. Aynı işlem kakaoyla da yapılabilir.Dışarıda bir görüşme veya toplantıdaysanız , Cafe Latte % 90’ı sütten oluştuğu için bir başka alternatif olabilir.

SAAT 12:00 / Öğlen yemeği saati Ayran veya maden suyu öğlen yemeği içeceği

Neden?

Çoğumuz için yemeklerde ne içeceğini belirlemek en zorudur, kafein , gaz ve şeker içeren bir sürü içeceğin yanında sağlıklı bir alternatif bulmak zordur.Enerjisi yüksek olmayan , sağlıklı bir seçenek olarak ayran veya maden suyunu tercih edebilirsiniz.Ayran kalsiyum ihtiyacınız için yardımcı olur.Maden sularında bulunan mineraller gün ortası için iyi bir takviye sağlar.

Ne içmelisiniz?

Ayran yerine kefir öğlen yemeği için başka bir kalsiyum içeren ve prebiyotik bir içecektir. Kalsiyumu öğünde almak, öğünde aldığınız bir miktar yağın sindirilmeden atılacağını sağladığı için , kilo vermeniz üstüne de katkıda bulunacaktır.Maden suyu içerdiği mineraller açısından öğlen yemeğini özellikle dışarıda yiyorsanız , beslenmenize katkı sağlayacak ve sizi yüksek enerjili bir içecek içmekten kurtaracaktır.

Öneri:

Ayranın içine taze nane katarak , nanenin ödem söktürücü özelliğinden de faydalanabilirsiniz. Nane , maydanoz gibi yeşil yapraklı sebzeler , ödem çözücüdür ve ayranın içine güzel fresh bir tat katarlar. Maden suyuna da yarım limon sıkıp içmek , hem c vitamini almanızı hem de bir tat değişikliği olmasını sağlayacaktır.

SAAT 15:00 / Yemekten sonra hazmı kolaylaştıran bir içeceği seçin.

Neden?

Öğlen yemeğini yediniz , iş temposunun ağırlığını iyice gösterdiği bu saatlerde digestive özellik içeren , uykunuzu açacak bir bitki çayı size iyi gelecektir. Yenilen yemekle beraber mide hacminiz artar, ve mide etrafındaki kan damarlarına daha yoğun bir kan akışı olduğu için , pek çok insana öğlen yemeğinden sonra uyku hissi bastırır.

Ne içmelisiniz?

1 fincan çay için. Çay, hem hazmı kolaylaştırıyor, hem de içeriğindeki tein maddesi nedeniyle genelde bu saatlerde baş gösteren uyku halini engelleyerek canlılık veriyor.

Öneri:

Siyah çayında yeşil çayında digestive etkisi vardır. Siyah çay sevmiyorsanız yeşil çayda tercih edebilirsiniz. Zencefil, tarçın, karabiber,ıhlamur karışımından yapacağınız bir çayda hem sindiriminize yardımcı olacaktır, hem de metabolizmanıza iyi gelecektir.Bir tutam ıhlamur, 2 tane karabiber,1 cay kasığı tarçın veya bir kabuk tarçın ,1 çay kaşığının ucuyla hazırlayacağınız bu çaya lezzetlenmesi için elma kabuğu da koyabilirsiniz.

SAAT 19:00-20:00 /Akşam öğününde kefir

Neden?

Kefirin içinde bulunan sağlıklı bakterilerin bünyeyi birçok hastalıktan koruduğu ve hücreleri yenilediği biliniyor.

SAAT 23:00 / Süt için gece uykuda salgılanan büyüme hormonunuz sayesinde kemiklerinizi koruyun

Neden?

Gece uykusuyla beraber büyüme hormonu ortaya çıkar, büyüme hormonu tabii ki artık bizleri büyütmüyor, ancak gün içinde yıpranan vücudumuzu tamir ediyor.Kalsiyumu yüksek olan sütü gece yatmadan önce içmek çocuklarda boy uzamasını desteklerken bizde kemik yoğunluğunu korumaya yardımcı oluyor.

Ne içmelisiniz?

Sıcak veya soğuk bir bardak süt yerine kefir veya yoğurtta aynı vazifeyi görecektir.

Öneri:

Süt bazı bireylerde sevilen bir içecek değildir.Bunun içimini kolaylaştırmak için , bir bardak sütün içine ,bir parça kabuk tarçın,2-3 tane karanfil, çay kaşığının ucuyla kuru zencefil koyup ısıtırsanız , hem içimi kolaylaşacaktır, hem de daha derin bir uyku çekmenizi sağlayacaktır.

SABAH.COM.TR
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

KIZIMA DİKTİĞİM MİNİK KEDİ





KIZIMA DİKTİĞİM MİNİK KEDİ
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

26 Mart 2011 Cumartesi

>> Sınav öncesi öğrenci profili...




 Sınav öncesi öğrenci profili...
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

ÖPÜCÜK







ÖPÜCÜK
Ekonomistler der ki:
ÖPÜCÜK, talebin her zaman icin arzdan fazla oldugu bir alisveristir...

Muhasebeciler der ki:
ÖPÜCÜK, geri dönüsüm sagladigi icin kar orani yüksek bir tür kredidir..

Matematikciler der ki:
ÖPÜCÜK, sonsuzluktur cünkü burada 2 nin boleni yoktur.

Geometriciler der ki:
ÖPÜCÜK, iki dudak arasindaki en kisa mesafedir

Fizikciler der ki:
ÖPÜCÜK, kalbin yogunlasmasi sonucu iki dudagin birbirine yapismasidir.

Kimyacilar der ki:
ÖPÜCÜK, iki kalbin birlesmesi sonucu ortaya cikan reaksiyondur.

Anatomi profesorleri der ki:
ÖPÜCÜK, ask ve heyecan tasiyan bakterilerin tükürük yoluyla agizdan agiza gecmesidir.

Fizyoloji profesorleri der ki:
ÖPÜCÜK, insan vücüdundan 2 adalenin heyecanla birbirine degerek
kasilmalaridir.

Disciler der ki:
ÖPÜCÜK, hem bulasici hem de antiseptiktir.

Istatistikciler der ki:
ÖPÜCÜK, 90-60-90 ölcülerindeki artma ya da azalmaya bagli olarak
degisiklik gösterebilen bir olgudur

Filozoflar der ki:
ÖPÜCÜK, cocuklar icin oyun, gencler icin zevk, yaslilar icin güvendir

Dilbilgisi ogretmenleri der ki:
ÖPÜCÜK, tekil gibi görünen ama cogul olan, cins isim gibi görünen ama
özel olan, ve her cümlede bir anlam ifade eden kelimedir...

Mimarlar der ki:
ÖPÜCÜK, iki dinamik nesnenin arasinda saglam bir köprü olusturan degerdir.

Ve Bilgisayar Bilimcileri der ki:
ÖPÜCÜK, bazen iki sistemin iletisimini hizlandiran önemli bir sistem dosyasi, bazen de bütün sisteminizi altust eden bir virüstür...
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

17 Mart 2011 Perşembe

Adem ile Havva









Adem ile Havva
Üç şey seçtiler cennetten çıkarmak için:
Bir: Kelimeler.
İki: Aşk.
Üç: Annelik duygusu

Kelimeleri Adem yanına aldı, annelik duygusunu taşımak Havva'ya kaldı.
Ama aşk çok ağırdı.


İkisinin de, aşkı tek başına taşıması mümkün olmayınca, ikisinin zembili de aşkı bir başına kaldıramayınca, bölüştüler yükü. Yarısını Adem sırtlandı, aşkın yarısı Havva'ya kaldı.

Öyle sert düştüler ki dünyaya, bu fenaya, Adem'in dizlerinin bağı çözüldü, ciğerleri yandı. Nutku tutuldu. Üçüncü defa, bildiği kelimelerin hepsini önce unuttu. Sonra bir kısmını hatırladıysa da o bir kısmını kıyamete değin unuttu.

Aşk? Daha yollarda sakin durmamıştı bir türlü. Kabına sığmamıştı. Bir yarısı yollarda kayboldu. Getirebildikleri ancak öbür yarısıydı.

O gün bu gün yeryüzü kelimeleri yetersiz, aşk bu dünyada kusurlu..

Ya annelik duygusu?

Havva'nın cennet duygusu.

Gönül evinde, kadın bedeninde, tastamam duruyordu.

Nazan Bekiroğlu/ Lâ Sonsuzluk Hecesi
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Daha ne kadar susabilirim, beni duyabilmen icin?..





Daha ne kadar susabilirim, beni duyabilmen icin?..
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

15 Mart 2011 Salı

Mevlana Celaleddin Rumi

''Aklı aşıp, aklın kaynağına ulaşmak, yani kendini bilmek, böylece stresi azaltarak huzur bulmak … 
Canında bir can var o canı gel ara… 
Gövde dağında bir inci var kaynağını ara… 
Sen yürüyüp giden sufi, gücün yeterse, onu dışında değil kendinde ara.''
Mevlana Celaleddin Rumi
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Yapılan İyilik









Bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırmıştır. Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta, ancak peşindeki avcılardan bir türlü kurtulamamaktadır. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar. Köylü elinde yabasıyla tarlasına girmektedir. Kurt adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar: `Ey insanoğlu ne olur bana yardım et. Peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı, eğer sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler.` Köylü bir an düşündükten sonra, yanındaki boş çuvalı açar, kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına vurur ve yürümeye devam eder.


Birkaç dakika sonra da avcılara rastlar. Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp görmediğini sorarlar. Köylü `görmedim` der ve avcılar uzaklaşır. Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra, köylü sırtındaki torbayı indirir, ağzını açar, kurdu dışarı salar. `Çok teşekkür ederim` der kurt, `Bana büyük bir iyilik yaptın.` `Önemli değil` der köylü ve tarlasına gitmek üzere yürümeye başlar. `Bir dakika` diye seslenir kurt: `Çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum, çok bitkin düştüm, açım, kuvetimi toplamam için bir şeyler yemem lazım ve burada senden başka yiyecek bir şey yok.`


Köylü şaşırır: `Olur mu, ben senin hayatını kurtardım.` `Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan bir şey yoktur` der kurt. `Ben de kendi çıkarım için senin iyiliğini unutmak ve seni yemek zorundayım.` Bir süre tartıştıktan sonra, ormanda karşılarına çıkacak olan ilk üç kişiye bu konuyu sormaya ve ona göre davranmaya karar verirler. Karşılarına önce yaşlı bir kısrak çıkar. `Ne vefası` der kısrak, `Ben sahibime yıllarca hizmet ettim, arabasını çektim, taylar doğurdum, gezdirdim. Ve yaşlanıp bir işe yaramadığımda beni böylece kapıya kovdu.` 1- 0 öne geçen kurt sevinirken, bir köpeğe rastlarlar. `Ben hizmetin değerini bilen bir efendi görmedim` der köpek, `Yıllardır sadakatle hizmet ederim sahibime, koyunlarını korurum, yabancılara saldırırım, ama o beni her gün tekmeler, sopayla vurur.`


Kurt köylüye döner, `İşte gördün` der. Köylü de son bir çabayla, `Ama üç diye konuşmuştuk, birine daha soralım, sonra beni ye` diye cevap verir. Bu kez karşılarına bir tilki çıkar. Başlarından geçenleri, tartışmalarını anlatırlar. Tilki hep nefret ettiği kurda bir oyun oynama fırsatı bulduğu için keyiflenir. `Her şeyi anladım da` der tilki, `Bu küçücük torbaya sen nasıl sığdın anlayamadım?` Kurt bir şeyler söyler, tilki inanmamış gibi yapar: `Gözümle görmeden inanmam.` İşin sonuna geldiğini düşünen kurt, `torbaya girip gösterebileceğini` söyler.


Torbaya girer girmez, tilki köylüye işaret eder ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağlar. Eline bir taş alır ve `Beni yemeye kalktın ha nankör yaratık` diyerek torbanın içindeki kurdu bir süre pataklar. Sonra tilkiye döner `Sana minettarım beni kurda yem olmaktan kurtardın` der. Tilki de `Benim için bir zevkti` diye cevap verir. O an, köylünün gözü tilkinin parlak kürküne takılır. Bu kürkü satarsa çok para kazanacağını düşünür ve hiç beklemeden elindeki taşı kafasına vurup tilkiyi öldürür.


Sonra da torbanın içindeki kurdu ayağıyla dürter: `Haklıymışsın. Yapılan iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yokmuş.`




alıntı
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Konsantrasyon Bozukluğu



Konsantrasyon zihnin sürekli elde tutamayacağı bir durumdur. Konsantrasyonu sağlamak için ne kadar uğraşır ve kendinizi ne kadar zorlarsanız yoğunlaşmanız da o kadar zor olacaktır.


Bu yüzden konsantrasyonu geliştirmek için kullanılan yöntemler dolaylıdır. Mesela; zihnin ilgisini çeken dış uyaranları elemek konsantrasyonu kolaylaştırır.




Dikkat bozukluğu size üç mesaj verir:


1. Beyninizi çalışma talimatına uygun kullanmıyorsunuz demektir.
2. Okuduklarınızı doğru şekilde okumuyorsunuz demektir
3. Konsantrasyon eşiğinizi ihlal ediyorsunuz demektir.


Konsantrasyon bozukluğunun nedenleri:


Herhangi bir durumda dikkatimiz içe yahut dışa dönüktür. Eğer hayal kuruyorsak karşımızdaki manzarayı göremeyiz. Eğer kafamızın içinde kendi kendimizle konuşuyorsak okuduğumuzu da anlayamayız. Şimdi başınızı kaldırın ve çevredeki bir nesneye bakın. O nesneye bakarken ilkokulunuzu ve yaşadığınız şeyleri canlandırın. Gördüğünüz üzere zihnininiz hayale daldıkça nesne de bulanıklaşmaktadır. Çünkü beyin iç görüntüyü de dış görüntüyü de aynı kanal aracılığıyla algılamaktadır. Ders çalışırken dışa dönük dikkate ihtiyaç olduğundan hayal kurduğunuzu veya farklı şeyler düşündüğünüzü fark ettiğiniz anda hemen hayalinizi kesmeli ve “nerede kalmıştık” demelisiniz. Dikkatin ve dolayısıyla konsantrasyonun üzerinde etkili olan psikolojik ve çevresel faktörler vardır. Mesela moral çöküntüsü yaşanılan bir günde dikkati toplamak güç olacaktır.


Dikkati dağıtabilecek faktörler şunlardır:


- Fizyolojik yorgunluk
- Gürültülü ortamlar (TV odası veya başka işlerle uğraşan insanların bulunduğu yerler.)
- Hayal kurmak
- İlgi alanınıza girmeyen veya istemeyerek okunan metinler
- Bir çalışma ortamının dışında yatarak veya uzanarak çalışma
- Kontrolsüz iç konuşmalar
- Yoğun duygusal anılar ve etkisinden henüz çıkılmamış günlük olaylar
- Ana fikri yakalamadan okuma
- Stres


Ne yapmalı?-


Beynimiz aynı anda iki işi birden yapmakta zorlanır. Ders çalışırken yaşadığınız olayları düşünmeyiniz.
- Kendinizi yorgun hissediyorsanız duş alarak veya uyuyarak beden ve zihninizi dinlendirdikten sonra çalışmaya başlamalısınız.
- Uzun süreli bir konsantrasyon zor sağlanır. Çalışmaya ara vermek, zihnin dinlenmesi için önemlidir. Yorgun zihin dikkatini toparlayamaz. Bu nedenle ara vererek çalışınız.
- Sevmediğiniz dersleri ve konuları okumaya başlamadan önce çevrenizdekilere ve kendinize “bunun ilginç yanı nedir” diye sorunuz.
- Gürültülü ortamlarda ders çalışmayınız. (TV karşısında veya müzik dinleyerek)
- Kendinize bir çalışma ortamı hazırlayın ve sadece orada çalışınız
- Aynı amaç etrafında toplanacağınız “öğrenme grubu” oluşturarak konsantrasyonunuzu artırınız.
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Konsantrasyon Sanati




İster tarih veya biyoloji çalışın, ister satranç veya tenis oynayın; yaptığınız işe konsantre olabilmek ve dikkat dağıtan şeylerden uzak durabilmek bir sanattır.

Hepimizin farklı farklı konsantre olabildiği durumlar vardır. Şöyle zamanın nasıl geçtiğini anlamadığınız ve kendinizi kaybettiğiniz hoşlandığınız olayları bir düşünün; bir sportif faaliyette bulunmak, bir müzik aleti çalmak, sevdiğiniz bir oyunu oynamak gibi faaliyetler veya TAM BİR KONSANTRASYON içinde olduğunuzu düşündüğünüz diğer durumlar.

Peki diğer zamanlarda ne oluyor?

Zihniniz bir şeyden diğerine kayıyor

Endişeler zihninizi dağıtıyor

Dış etkenler farkında olmadan sizi ilgilendiğiniz olaydan kopartıyor

İlgilendiğiniz olay veya konu size sıkıcı ve zor gelmeye başlıyor.

Unutmayın, KONSANTRASYON SİZİN kontrolünüz altındadır ve bu bölüm konsantrasyonunuzu geliştirebilmeniz için gerekli olan bilgileri içermektedir.

EN ÖNEMLİ FAKTÖR MOTİVASYON

Konsantrasyonunuzu etkileyen hayati ve en önemli faktör motivasyondur. Motivasyon bir şeyi yapmak için iyi ve gerçekçi bir nedeniniz olduğuna inanmanızla ilgilidir.

Örneğin ertesi günü sabah saat 08:30’da önemli bir iş görüşmesine veya mülakata gitmek için akşam erken yatabilirsiniz. Ancak ertesi gün bir tatil günüyse, gece geç saate kadar tıka basa atıştırabilir, televizyon izleyebilir ve erken yatmayabilirsiniz. Tabi şüphesiz bunun sonucu olarak ertesi günü maksimum performansta bir zihne de sahip olmazsınız. Bu sonuç tamamen motivasyonla ilgilidir.

KONSANTRASYON ile ilgili bu makaleyi NEDEN okuduğunuzu bir kağıda yazmanız tam bu etapta sizin için iyi bir konsantrasyon egzersizi olabilir.

SİZİN motivasyonunuzun kaynağı nedir? Daha iyi konsantre olmanın size sağlayacağı olası avantajlar nelerdir?

Sağlam bir nedeniniz veya amacınız yoksa konsantrasyona neden ihtiyacınız olsun ki?

KONSANTRASYON ETKİLEYEN ÖNEMLİ FAKTÖRLER

Su Kaybı

Vücuttaki diğer organlardan farklı olarak, beynin büyük bir kısmını (yaklaşık tahminen % 90’ını) su oluşturmaktadır. Vücuttaki su eksikliği kişide baş ağrısı, yorgunluk ve çabuk sinirlenme gibi sonuçlara neden olmaktadır. Bu sonuçlardan her biri sizden konsantrasyonunuzu çalan, alıp götüren olaylardır.

Toksinler (vücudunuzdaki zararlı maddeler)
Herhangi bir işle uğraşırken neler atıştırdığınız konsantrasyonunuzu etkileyen en önemli faktördür. Yediğimiz hafif hazır yemek ve çerezlerde en çok kullanılan 12 tehlikeli katkı maddesini içeren “kirli düzine” diye bir liste vardır. Bunlardan iki tanesi en çok dikkat etmemiz gereken maddelerdir. Çünkü bu iki tehlikeli madde her türlü gevrekte, gazlı içecekte, sakızda ve yediğimiz birçok şekerlemede mevcuttur.

1-) Mono Sodyum Glutamate (MSG) çeşni ve tat artırıcı dünyada 1950’lerde kullanılmaya başlamıştır. Bu madde hemen hemen her türlü tuzlandırılmış çerezde, hazır yemeklerde, hazır çorbalarda, bisküvilerde, soslarda, et suyu veya et suyu bulyonlarında, konserve ton balıklarında, donmuş hazır yiyeceklerde mevcuttur. Şeker pekmezi fermantasyonundan elde edilmesinden dolayı bu katkı maddesi migren, astım, egzema, barsak rahatsızlığı, kalp çarpıntısı, dalgınlık, unutkanlık, çabuk sinirlenme, rahatsızlık ve dikkatsizlik gibi durumlara sebep olur.

2-) Aspartame suni tatlandırıcı şekerden yaklaşık 200 kat daha tatlıdır. Aspartame diyet içecekler, kalorisi düşük yiyecek veya diyet tatlılar, sakızlar, pasta ve şekerlemeler dahil tam 9000 yiyecek ürününde kullanılmaktadır. Bu madde de baş ağrısı, heyecan, çabuk sinirlenme, depresyon, uykusuzluk, yorgunluk, baş dönmesi, hazımsızlık ve çeşitli alerjik reaksiyonlar gibi çeşitli şikayetlere sebep olmaktadır. Ayrıca bu maddenin beyin tümörü oluşmasına etkisiyle ilgili ön bulgular mevcuttur.

alıntı
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

KONSANTRASYONU ARTIRAN YİYECEKLER



Konsantrasyonu artırmanın bir yolu da probleme daha geniş bir açıyla yaklaşmaktır. Hastalık kaynaklı nedenleri yok tamamen yok ettikten sonra diğer fiziksel boyutlara da göz atmak gerekir.

Dinlenin ve Enerji Şarj Edin – uykusuzluk ve açlık konsantrasyonu yok eder; problem az beslenme ve az uyku ise, iyice dinlenin ve bir kase salata yiyin.

Karbonhidratları Azaltın - bazı insanlar çok fazla rafine edilmiş karbonhidrat tükettiği zaman uykulu bir duruma girer. Eğer karbonhidratlara karşı hassassanız, öğle yemeğinde ekmeği azaltın ve biraz fazla protein ve sebze tüketin.

Doğal Tatlıları Kullanın – rafine şeker başlangıçta size enerji verse de, bir süre sonra çoğu insanı zihinsel ve fiziksel olarak uyuşuk bir duruma sokar. Gün içinde enerjiye ihtiyacınız varsa, çikolatalı bir gofret yerine bir portakal, elma veya muz yemenizi tavsiye ederiz.

B Vitaminleri Alın – thiamine (bir B vitamini) seviyenizi artırarak konsantrasyonunuzu sağlamak istiyorsanız, buğday ekmeği, fındık, ceviz, fındık, fasulye, bezelye, süt, yağsız et, yeşil yapraklı sebzeler, avakado, karnabahar ve ıspanak gibi yiyecekler yemelisiniz.

Demir Oranına Dikkat – demir eksikliğinin sebep olduğu anemi, beyne kanın dolayısıyla oksijenin az gelmesi nedeniyle hafıza ve konsantrasyonu etkilemektedir. Demir kaplarda pişirilmiş et, deniz ürünleri, brokoli gibi yiyecekler yiyin. Doktor tavsiyesi ile demir içeren vitaminler de kullanabilirsiniz.

OMEGA 3 + E – Bebek ve çocuk uzmanı Profesör Robert Winston’un yaptığı bir araştırma, balıkyağının özellikle disleksi (öğrenme bozukluğu), egzama ve iletişim zorluğu çeken çocuklar üzerinde olağanüstü etkileri olduğunu ortaya çıkardı.

BBC’de yayınlanan “Günümüzün Çocuğu” adlı belgeselde, Profesör Robert Winston davranış bozuklukları gösteren iki çocuğa günlük olarak belli dozlarda Omega 3 yağ asidi içeren balıkyağı tabletleri vermiştir. Üç ay sonra her iki çocukta da önemli gelişmeler gözlenmiştir. Saldırgan davranışlı olan çocuğun bu durumu olumlu yönde değişirken, çekingen ve içine kapanık olan diğer çocuğun da dışa dönük bir hale geldiği görülmüştür. Bu çalışma balıkyağının birçok probleme çözüm olduğunu ortaya koymuştur.

KONSANTRASYON VE MÜZİK

Şimdi gelelim enteresan bir konuya. TV’de, CD veya kaset çalarınızda dinlediğiniz sözlü bir müzik SÖZ içerdiği için daha çok beynin SOL LOP’unu uyarmaktadır. Konuşma, kelimeler ve sözlerle ilgilenen ve hoşlanan beynin bu kısmıdır. Ancak sözler beynin renkli ve eğlenceli SAĞ LOP’unu uyarmamaktadır. Sağ lop ritmi ve müziği (özellikle de bazı özel sözsüz müzik ve ritimleri) seven taraftır.



alıntı
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

14 Mart 2011 Pazartesi

KONSANTRASYON VE MÜZİK





Şimdi gelelim enteresan bir konuya. TV’de, CD veya kaset çalarınızda dinlediğiniz sözlü bir müzik SÖZ içerdiği için daha çok beynin SOL LOP’unu uyarmaktadır. Konuşma, kelimeler ve sözlerle ilgilenen ve hoşlanan beynin bu kısmıdır. Ancak sözler beynin renkli ve eğlenceli SAĞ LOP’unu uyarmamaktadır. Sağ lop ritmi ve müziği (özellikle de bazı özel sözsüz müzik ve ritimleri) seven taraftıHAREKET VE ENERJİ

İnsan vücudu dinamik bir enerji akımıyla doludur. Özellikle öğrenme tarzları kinestetik olan kişilerin konsantre olmakta zorlandıkları görülmektedir. Bu tip insanların öğrenme sırasında hareket etmeleri ve öğrendiklerini hareketlerle uygulamaları gerekmektedir.

Beynin Enerji Noktalarına Dokunmak

Nasıl Yapacaksınız: Baş parmağınızla ve işaret parmağınızla bir ‘C” harfi oluşturun ve her iki parmağınızı hemen köprücük kemiğinin altındaki göğüs kemiklerinizin iki tarafının üzerine koyun. Parmaklarınızla nazikçe göğsünüzün her iki kısmını yavaş yavaş 20 veya 30 saniye ovun. Bu ovma sırasında diğer eliniz göbeğinizin üzerinde dursun. Daha sonra ellerinizin yerini değiştirerek aynı hareketi iki veya üç kere tekrarlayın.

Neye Yarar: sakin düşünme, okuduğunuz satırları takip edebilme, göz hareketlerini kontrol edebilme yeteneklerinizi geliştirir ve enerji seviyenizi yükseltir.

Yatay 8’ler Yapmak

Nasıl Yapacaksınız: Bir elinizi yüzünüzün önünde ileriye doğru tam karşıya uzatın ve baş parmağınız yukarıyı gösterecek şekilde açık tutarak elinizi yumruk yapın. Gözleriniz baş parmağınızı dikkatle takip ederken, yavaş yavaş her bir yuvarlağı elinizin başlangıç noktasına göre iki ayrı tarafta olacak şekilde yavaş yavaş yatay bir sekiz oluşturun. Bu hareketi iki veya üç kere tekrarlayın. Daha sonra aynı hareketi diğer kolunuzla ve elinizle yapın.

Neye Yarar: okuma, hızlı okuma, yazma, el ve göz koordinasyonu yeteneklerinizi geliştirir.

Düşünme Noktalarını Hareketlendirmek

Nasıl Yapacaksınız: baş ve işaret parmağınızla nazikçe dairler çizerek başınızı ovunuz. Bu ovma işine kulaklarınızın dış kısmından başlayarak başınızın tepe noktasına kadar yavaş yavaş ilerleyiniz. Daha sonra ovma işine alnınızın iki tarafından tepeye doğru da yapınız. Bu uygulamayı iki veya üç kere tekrarlayınız.

Neye Yarar: heceleme, kendi kendinin farkında olma, kısa-süreli hafıza gelişimi, dikkatli dinleyebilme ve soyut düşünebilme yeteneklerinizi geliştirir.

Çapraz Eğilme

Nasıl Yapacaksınız: Ayakta durun. Önce yavaşça eğilerek sol elinizle sağ dizinize dokunun ve doğrulun, sonra sağ elinizle sol dizinize dokunun ve doğrulun. Bu hareketi 10 veya 15 kere tekrarlayın.

Neye Yarar: okuma, yazma, dinleme, hafıza ve koordinasyon yeteneklerinizi geliştirir. Bu egzersiz beyninizin her iki lopunu aynı anda aktif hale getirir.

KONSANTRASYON İÇİN ZİHİNSEL STRATEJİLER

“Gitme, Buraya Gel” Stratejisi

Bu stratejiyi mutlaka uygulamalısınız. Düşüncelerinizin ilgilendiğiniz konudan başka bir noktaya kaydığını hissettiğiniz anda, “Bir dakika, hiçbir yere gitme, buraya gel” deyin kendi kendinize.

Örneğin tam ders çalışırken aklınıza aldığınız başka bir not veya bir ödev, kız veya erkek arkadaşınız, veya karnınızın biraz aç olduğu veya bir şeyler atıştırma gibi düşünceler gelebilir. Böyle bir durumda hemen kendi kendinize, “hiçbir yere gitme, buraya gel” deyin. Ve hemen ilgilenmeniz gereken konuyu düşünerek, konuyla ilgili kendi kendinize birkaç soru sorun ve bunları cevaplamaya çalışın. Konuyla ilgili en son bölümün kısa bir özetini düşünün. Veya konunun ana başlıklarını şöyle bir hatırlamaya çalışın ve elinizden geldiğince dikkatinizi ilgilendiğiniz konuya toplamaya çalışın.

Dikkatinizi dağıtan konudan uzaklaşmak için kesinlikle o konuyu düşünmemeyi düşünmeyin. Çünkü bu durum gittikçe daha çok dikkatinizin dağılmasına sebep olur. Bir şeyi düşünmemeye çalışmak, onun daha çok düşünülmesine sebep olur. “Şimdi fil düşünmeyeceğim” diye bir düşünün bakalım ne olacak. Şüphesiz hemen aklınıza bir fil gelecektir. Unutmayın, “fil düşünmemeliyim” diye düşünmek aklınıza filin gelmesini sağlamaktan başka bir işe yaramaz.

alıntı
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Problemleri ve Dikkat Dağıtan Şeyleri Düşünme Zamanı






Araştırmalar, endişeleri ve problemleri için özel bir zaman ayıran insanların dört hafta içinde daha önceki durumlarına göre endişeleri için yüzde 35 daha az düşündüklerini göstermektedir.

1. Konsantrasyonunuzu bozan ve sık sık aklınıza gelen konuları düşünmek için kendinize özel bir zaman ayırın.

2. Dikkatinizi dağıtan bir konunun fark...ına vardığınızda, bu konuyu düşünmek için özel bir zamanınız olduğunu kendinize hatırlatın.

3. Dikkatiniz dağıldığında ayrıca “bir dakika, hiçbir yere gitme, buraya gel” deme stratejinizi de kullanın.

4. Konsantrasyonunuzu bozan ve sık sık aklınıza gelen konuları düşünmek için ayırdığınız özel zamanı mutlaka bu iş için kullanın.

Ayrıca özel olarak ayırdığınız zamanda düşünmek üzere, zihninizi dağıtan şeyleri not alın. Bu amaç için özel bir not defteri tutun. Not aldığınız konuları bu amaçla ayırdığınız özel zamanda mutlaka düşünün. Giderek zaman içinde bu konuların azaldığını fark edeceksiniz.

ENERJİ SEVİYENİZİ YÜKSELTİN

Enerji seviyenizin ne zaman zirvede, ne zaman en aşağılarda olduğunu tespit edin. Deneme yanılma yoluyla günün hangi zamanlarında enerji seviyenizin yüksek olduğunu ve kolayca konsantre olduğunuzu, ne zamanlar enerji seviyenizin düşük olduğunu ve konsantre olmakta zorlandığınızı belirlemeye çalışın. Zorlandığınız konuları enerji seviyenizin yüksek olduğu anlara kaydırmak iyi bir stratejidir. Bunun yanında kolayınıza gelen konuları düşük enerji seviyeli zamanlarınıza kaydırın.

Çoğu öğrenci zorlandığı konuları genellikle en sona bırakmaktadır. Günün geç saatlerine kalan bu konular doğal olarak yorulmuş olan öğrencinin enerji seviyesinin en düşük olduğu anlara rastlamaktadır. Bu uygulama yanlış bir stratejidir. Zor konular yüksek enerjili zamanlarda çalışılmalıdır. Sadece bu strateji bile konsantrasyonunuzun artması için yeterlidir.

KONSANTRASYON İÇİN NEFES ALMAK

Yoğunlaşmanız gereken bir konuya başlayacağınız zaman, daha önceden konsantre olmakta zorlanmadığınız bir anı aklınıza getirin. Kendinizin yine böyle bir anda olduğunu düşünün.

Ayrıca başlangıçta nefes almaya odaklanmak ve derin derin nefes almak bedenin dinlenmesini, zihnin ise enerji dolmasını sağlar. Derin derin nefes almak zihin ve beden senkronizasyonunu sağlar ve sizi stresten uzak tutar.

1. Rahat bir konumda olun.

2. Yavaş yavaş (mümkünse burnunuzla) nefes alın. Sırayla önce göğsünüzün alt kısmını, sonra orta ve üst kısmını aldığınız nefesle doldurun. Yavaş yavaş nefes aldığınızdan emin olun. Bu süreç yaklaşık 8 – 10 saniye olsun.

3. Konsantre olduğunuz bir anınızı düşünerek nefesinizi içinizde bir veya iki saniye tutun.

4. Sonra rahat ve sakin bir şekilde nefesinizi verin.

5. Birkaç saniye durun ve aynı derin nefes alıp verme işlemini tekrar edin.

6. Bu işlemi yaparken başınızın döndüğünü hissederseniz nefes alıp vermeyi çok yoğun yapıyorsunuz demektir. Bu gibi durumlarda yavaşlayın.

7. Aynı zamanda kendinizin ılık ve sakin bir deniz kenarında olduğunu düşünün. Veya dalgaların üzerinde batmadığınızı ve nefes alıp, verdiğinizde dalgaların üzerinde nazik bir şekilde yükselip indiğinizi hayal edin.

Bu egzersizin amacı sizi stresten uzak tutmaktır. Stresli olduğumuz durumlarda beynin bazı kısımları aktif olmadığı için daha az zeki oluruz. Bu egzersizi her çalışma öncesi yapın.

alıntı
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

GÜZERAN ÖMRÜM







Düzenin derinliğinde ki viranede âcizane bakışlarda yiterde tutulamayan umutlara doğru yola çıkarım. Bir güz yağmuru dinginliğinde, gece karanlığının hoyratlığında eskimiş garezlerin akıbetinde.

Gelin tellerinde ki saflığı heba olan bakışlarda istinbat’a geçmek için ütopyalarımın fazlalığı canımı acıtıyor acıtıyor da sarmalarcasına.

Dem be dem imkânsızlıkların ördüğü duvarlara yetmezmiş gibi bir taşta ben koyarım
İçimdeki iyi ahlakın söylediği sözleri duyar gibiyim. –pesimistliğimin bu kadarına da pes doğrusu- güzerân ömrümün duyumsayamadığım anları ipkalaşmıyor. Bir betimsizlik, bir anlaşılmazlık içinde kadavraya dönüşen benliğimdeyse sadeliğin hâkimiyeti şaşkına çeviriyor. Zaten kabak tadı veren eşgüdümü olmayan geleceğe ise daima lakayt kalan bendim.

Hüznü analoji bir duyguyla gezindiğim yollarda hislerimin fıkdanlığını özümden ayırıyorum. Havanın yeni kararmasıyla garipler semaisini seyre dalıp, vecde doymayan gönüllere bakıyorum. İç huzuruna ulaşıp doymak için çırpınan kalbimin odak noktasında ince hesaplara dalıyorum. Vehmetmeksizin okuduğum ayetlerden sonra ruhumun erinçleşmesi; işlediğim günahlardan sıyrılarak hafifleşen bedenimde, intibah eden iyi ahlakın yerleşmesine etkinlik gösteren ve her merhalesinde dua-ı hayrı okuyup içinde bulunduğum tüm olumsuzluklara rağmen nurla dolan avuçlarımı yüzümde birleştirirken yaratana şükretmek öylesine yüce bir duygu ki anlatılamaz bir şey.

Eşape fırsatların gölgesinde dövünmeye başlayan fevkalbeşerlerin esved’e bürünmeden çıkar yol aramaya değin bürünmeden çıkar yol aramaya değin; çırpınışlarını hayret edici bakışlarla karşılardım, felsefi düşüncelerini yazıya döktüğünde filozoflar.

Oysaki ne Nietzsche’nin kölelik ahlakı ne Heidegger’ın hakikati ve varoluşu düşünmeye karşı kendince getirdiği yasaklar.

Süslü yalanlarla bezenmiş hiçbir estetiği olmayan derinliğini bir belirsizliğin, bir anlaşılmazlığın ve sıradanlığın oluşturduğu, duygudan yoksunluğun içinde bocalıyor insanoğlu.

Hakikati mutlak-a karşı açılan içsel savaşlarını dışa vurarak hiçbir natürelliği olmayan yaşam felsefelerini kaderciliğe karşı gelerek: Rasyonalizm öğretisini savunan bu fevkalbeşerlerin reaksiyon gösterecek halka karşı radikal tenkitlerini ve sinsice fikirlerini –sokrat- gibi sundular.

Nihilizme savaş açanlara karşı olan Nietzsche ‘de şüphesiz ecel anında üstinsanın ne kadar hakirane olduğunu görmüş ve

gerçekleri düşünmek istememiştir…



EMİNE GÖL YILMAZ
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

12 Mart 2011 Cumartesi

Eğer hasta olmak istemiyorsan…










* Duygularını anlat.
* Saklanan veya baskılanan heyecan ve duygular; gastrit, ülser, bel fıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açar.
* Zamanla, duyguların bastırılması kansere dönüşür.
Öyleyse, sırlarımızı, hatalarımızı birileriyle paylaşmalıyız!
* Diyalog, konuşma, kelime çok güçlü birer ilaç ve mükemmel birer terapidir!


* Karar Vermelisin..
* Kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur. Kararsızlık, sorunları, endişeleri ve çatışmaları çoğaltır.
* İnsanlık tarihi kararlardan oluşur.
* Karar vermek, diğerlerinin kazanması için vazgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir.
* Kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunlarının kurbanıdırlar.

* Olduğundan Farklı Yaşama.
* Gerçeği saklayan, rol yapan, her zaman mutlu olduğu görüntüsü veren, mükemmel görünmek isteyen kişi tonlarca ağırlığı biriktirmektedir. Ayağı kilden olan bronz bir heykeldir.
* Aldatıcı görünerek yaşamak kadar sağlık için kötü bir şey yoktur.Kaderleri ilaç, hastane ve acıdır.

* Kabullen.
* Reddedicilik ve kendine saygı eksikliği, kendimizi kendimize yabancılaştırır.
* Kendimizle barışık olmak sağlıklı yaşamın anahtarıdır. Bunu kabul etmeyenler kıskanç, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı olurlar.
* Eleştirileri kabullen. Bu bilgelik, akıllılık ve terapidir.

* Çözümler Bul.
* Olumsuz kişiler çözüm bulamazlar ve sorunları büyütürler. Üzülmeyi, dedikoduyu ve kötümserliği tercih ederler.
* Karanlığı kovmak için kibrit yakmalı. Arı ufacıktır fakat var olan en tatlı şeylerden birisini üretir.
* Biz ne düşünüyorsak oyuz.
* Olumsuz düşünce, hastalığa dönüşen negatif enerji üretir.

* Güven.
* Güvenmeyen kişi iletişim kuramaz, açık değildir, derin ve sağlam ilişkiler geliştiremez, gerçek arkadaşlıkları nasıl kurabileceğini bilemez. Güven olmadan, bir ilişki de olamaz. Güvensizlik sendeki inancın azlığıdır.

Hayatı Üzgün Yaşama.
* Mizah. Kahkaha. Huzur. Mutluluk. Bunlar sağlığa güç verir ve daha uzun bir yaşam getirir.
* Mutlu kişi yaşadığı çevresini geliştirir. "İyi mizah bizi doktorun elinden korur".
* Mutluluk sağlık ve terapidir.

Dr. Dráuzio Varella
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

10 Mart 2011 Perşembe

KADIN DİLİ-BÜKÇE-






Oğlum bir hafta sonra evleniyor. Sorumluluk sahibi bir baba olarak ona öğüt vermem gerekiyor. Fakat bunu evde yapamam çünkü annesi ağız tadıyla öğüt vermeme izin vermez, sözü ağzımdan kapıp kendi devam eder. İş yerimden oğluma telefon açtım, “Akşam yemeğini dışarıda birlikte yiyelim.” dedim.
Oğlum haftaya düğünün var, bir baba olarak seninle bazı konularda konuşmam gerekiyor.
-Kaç dil biliyorsun oğlum sen?
-İngilizce, Fransızca, bir de Türkçe’yle üç dil oluyor.
-Bugün ben sana dördüncü dili öğreteceğim. Dilin adı Bükçe. Kadınlar tarafından kullanılır. Sen buna “kadın dili” de diyebilirsin.
Güldü. Güldüğü zaman benim yanağımdaki gibi küçük bir gamzesi var, o ortaya cıkıyor.
-Kadınların ayrı bir dili mi var?
-Tabii ki. Eğer kadın dilini bilirsen bir kadınla yaşamak dünyanın en büyük zevkidir, ama bu dili bilmezsen hayatın kararabilir. O yüzden bir kadınla mutlu olmak isteyen her erkek Bükçe’yi öğrenmeli.
İyi de niye Bükçe?
-Çünkü kadınlar konuşurken, genellikle söyleyecekleri sözü net söylemezler. Eğip bükerler; onun için dilin adını ;Bükçe” koydum.
-“Bükçe zor bir dil mi baba?” diye sordu gülerek.
-Bana bak, çok önemli bir konu ama eğleniyor gibisin, biraz ciddiye al. Bir kadınla mutlu olmak istiyorsan bu dili bilmen çok önemlidir. Çünkü kadınlar sözü bükerek bükçe konuşurlar sonra da senin sözün doğrusunu anlamanı beklerler. Felsefesini anlarsan kolay, anlamazsan zor. Mesela Çinli bir karın var, sen karına sürekli Fransızca "seni seviyorum” diyorsun ama karın hiç Fransızca anlamıyor. Fransızca "seni seviyorum” un onun için bir anlamı yoktur. Ona Çince seni seviyorum dediğinde seni anlayabilir.
-Tamam baba, haklısın ciddiyetle dinliyorum. Peki, sence kadınlar neden bizimle aynı dili konuşmuyorlar, söyleyeceklerini direkt söylemiyorlar ?
-Bence bir kaç sebebi var. Birincisi, duygusal oldukları için, hayır cevabı alıp kırılmaktan korktuklarından sözlerini de dolaylı söylüyorlar. İkincisi, kadınlar dünyaya annelikle donanımlı olarak gönderildikleri için onların iletişim yetenekleri çok güçlü.
-Bu konuda biz erkeklerden bir sıfır öndeler yani.
-Ne bir sıfırı oğlum, en az on sıfır öndeler. Düşünsene, henüz konuşmayan, küçük bir çocuğun bile yüz ifadesinden ne demek istediğini hemen anlıyorlar. İşin kötüsü kendileri leb demeden leblebiyi anladıkları için biz erkekleri de kendileri gibi zannediyorlar. Onun için leb deyip bekliyorlar. Hatta bazen, leb demek zorunda kaldıkları için bile kızarlar. "Niye leb demek zorunda kalıyorum da o düşünmüyor?” diye canları sıkılır.
-Biz de bazen Canan’la böyle sorunlar yaşıyoruz. “Niye düşünmedin?” diye kızıyor bana.
-Kızarlar oğlum, kızarlar. Kadınlar ince düşüncelidirler, detaycıdırlar, küçük şeyler gözlerinden hiç kaçmaz. Bizim de kendileri gibi düşünceli olmamızı beklerler, fakat erkekler onlar gibi değil. Biz bütüne odaklıyız, onlar detaya. Beyinlerimiz böyle çalışıyor.
-Ne olacak baba o zaman, yok mu bu işin çaresi?
-Var dedik ya oğlum, Bükçe’yi öğreneceksin, bunun için buradayız. Hazır mısın?
-Hazırım baba.
-Bükçe bol kelime kullanılan bir dildir. Biz erkeklerin on kelime ile anlattığı bir konu, Bükçe’de en az yüz kelime ile anlatılır. Dinlerken sabırlı olacaksın. Mesela karın o gün kendine elbise aldı, diyelim. Bunu sana “Bugün bir elbise aldım.” diye söylemez. Elbise almak için dışarı çıktığından başlar, kaç mağazaya gittiğinden, almak için kaç elbise denediğinden, indirimlerden, yolda gördüğü tanıdıklarından, alırken yaptığı pazarlıktan devam eder ve sana kocaman bir hikaye anlatır.
-Hikaye dili yani.
-Aynen öyle. Sen akıllı bir erkek olarak ona asla, “Hikaye anlatma, ana fikre gel, kısa kes.” demeyeceksin. Böyle bir şey dediğinde bittin demektir. İster öyle de, istersen “seni sevmiyorum.” de. İki durumda da “seni sevmiyorum” demiş olacaksın.
-Ne alakası var baba “seni sevmiyorum” demekle “kısa anlat” demenin?
-Çok alakası var. Kadınlar dinlenmedikleri zaman sevilmediklerini düşünürler.
-Bu önemli. Bükçe’de dinlemek sevmektir diyorsun.
-Aynen öyle. Devam edelim. Bükçe ima dolu bir dildir. Kadınlar konuşurken bir şeyler ima etmeyi severler. Biz erkekler de imalı konuşuyoruz diye düşünürler ve gözlerimizle onlara ne demek istediğimizi çözmeye çalışırlar. Oysa erkeklerin ima yeteneği pek gelişmemiştir. Bizim kastımız söylediğimiz şeydir.
-Geçen hafta Canan bana “Bir kaç kilo daha versem gelinliğin içinde daha iyi duracağım.” dedi. Ben de “Böyle de iyisin.” dedim. Canı sıkıldı, bir kaç saat surat astı. ";Neyin var?” diye sordum. “Hiçbir şeyim yok.” dedi. Sence nerede hata yaptım?
-“Böyle de iyisin” derken o “de” ekini orda kullanmamalıydın. Canan bunu şöyle anlamıştır. “Böyle de fena sayılmazsın, eh işte, idare edersin ama tabi daha da iyi, daha da güzel olabilirsin.”
-Peki ne demem gerekiyordu?
-Şunu hiç unutma. Kadınlar kendileri ile ilgili, giysileri ile ilgili ya da aileleri ile ilgili bir soru soruyorlarsa, kesinlikle iltifat bekliyorlardır. Es kaza eleştirmeye kalkarsan yandın. Bunu hiç unutmazlar. O gün “Hayatım sen zaten Çok güzelsin, kilo vermeye falan bence ihtiyacın yok.” deseydin, günün zehir olmazdı. Mesela bir gün kucağına oturup “Ağır mıyım?” derse sakın ;Evet, biraz” falan deme “Hayır” de. Yoksa bir daha kucağına oturmaz.
-Yani diyorsun ki bir kadın her daim güzeldir, her giydiği yakışır ve her kadının annesi bir hanımefendi, babası da beyefendidir. Bana ne yaparlarsa yapsınlar.
-Aferin oğlum, çok hızlı anlıyorsun bana çekmişsin. Kadının, kendi anne babasıyla sorunu olsa, kendi eleştirir ama asla senin eleştirmeni kabul etmez. Bunu kendine hakaret olarak alır.
-Ve asla unutmazlar, değil mi?
-Aynen öyle. Yıllar once annene, annesi için “Biraz cimri.” demiştim. Hala “Sen benim annemi sevmezsin.” der ve annesi bize bir şey aldığında gözüme sokar, en çok göreceğim yere koyar.
-Hadi o konularda dilimi tutarım da, şu ima işini çözmek zor geldi.
-Zor gibi ama biraz gayret edersen çözersin. En önemlisi imaları anlayacaksın ama “Sen şunu mu demek istiyorsun?” diye asla yüzüne vurmayacaksın.
-Anladım. Anlayacaksın ama anladığını belli etmeyeceksin. Buna şöyle de diyebiliriz. O beni iğnelediğinde “Niye bana iğne batırıyorsun?” Diye sormayacağım, o iğneyi ben kendi kendime batırmışım gibi yapacağım.
-Güzel ifade ettin oğlum. Mesela dün öğlen annen beni aradı. “Akşama tok mu geleceksin?” diye sordu. Beni biliyorsun akşam yemeklerinde hep evdeyimdir. Kırk yılda bir dışarıda yerim onu da haber veririm. Tabi ben hemen anladım annenin ne demek istediğini. “Tok gel, yemekle uğraşmak istemiyorum” demek istiyor. Anladım ama tabi “Ne demek istiyorsun?” demedim.
-Dün çok yorulmuştu baba, düğün alışverişine çıkmıştık.
-Bunun pek çok sebebi olabilir. Yorulmuş olabilir, bir kabul gününden tok gelmiş olabilir, bin beş yüzüncü diyetine başlamış ve o gün yemekle uğraşmak istemiyor olabilir. Ama bunu biz erkekler gibi kısa yoldan "Canım benim karnım tok, sen de dışarıda bir şeyler ye, ya da yorgunum, gelirken bir seyler getir yiyelim.” demez. Sanki böyle derse, iyi ev kadını rütbesi tozlanacak, mevki kaybedecek. İlla Bükçe anlatacak, asık bir yüzle karşılaşmamak için senin de anlaman gerekiyor. “Hayır, evde yiyeceğim ama istersen hazır bir şeyler alıp geleyim, ne dersin?”dedim. “Tamam.” dedi. Döneri sever biliyorsun, dün eve giderken, ekmek arası döner yaptırdım. Onun dönerini de porsiyon yaptırdım. Bunu düşündüğüm için ayrıca sevindi. O da diyette, düğünde daha zayıf görünme derdinde bu sıralar.
-Bu Bükçe’de kısa konuşma yok mu baba?
-Var ama yerinde olsam hiç tercih etmezdim. Kadın konuşmuyorsa ya da kısa konuşuyorsa kesin ciddi bir sorun var demektir. Mesela baktın canı sıkkın, soruyorsun, “Neyin var?” diye. “Hiçbir şeyim yok.” diyorsa, aman bir şeyi yokmuş diye bırakma. Yoksa az sonra, çok ilgisiz olduğundan yakınarak, ağlamaya başlar.
-Bükçe’de “Hiçbir şey yok.” demek ";Çok şey var, benimle ilgilen.” demek oluyor, o zaman.
-Evet. Biz erkekler “Bir şey yok.” diyorsak ya gerçekten bir şey yoktur, sadece başımızı dinlemek istiyoruzdur ya da bir sey vardır ama; “Şu anda konuşacak bir şey yok.” diyoruzdur. Her ikisinde de konuşmak istemiyoruzdur. Ama kadınlar ilgiyi sevgi olarak gördükleri için "Bana değer veriyorsan, ilgilen ki anlatayım.” demek istiyordur. Çok nadiren gerçekten anlatmak istemiyor olabilir, o zaman da fazla üstüne varıp bunaltmayacaksın tabi.
-Bir arkadaşım da “Kadınların ‘Peki.’ demesi tehlikelidir” demişti.
-Doğru. Bir kadının ağzından çıkan kuru bir 'peki’, ‘olur’, ‘tamam’ her zaman tehlikelidir. Bu Bükçe’de “Şimdi tamam diyorum ama acısını daha sonra çıkaracağım.” demektir. Sana en kısa zamanda kesin bir ceza keser. Fakat pekinin yanında “Peki canım, olur hayatım” gibi bir hoşluk ekliyorsa korkmaya gerek yok.
-Zor bir dil baba.
-Yok yok gözün korkmasın, her yabancı dil gibi. İlk başlarda biraz çalışacaksın, pratik yapacaksın, bazen hatalar yapacaksın, dikkat edeceksin sonra otomatiğe bağlanırsın. Kolay yanı şu; senin bükçe konuşman gerekmiyor. Dili anlaman yeterli.
-Anlamak da pek kolay değil ama.
-Korkma, o kadar zor değil. En önemli kuralları ben sana öğretiyorum zaten. Devam edelim. Kadınlar istediklerini söylemek zorunda kalınca, düşünemediğimiz için biz erkeklere kızarlar ve konuşurken suçlayarak konuşurlar; fakat suçladıklarının farkında olmazlar. Sitem ediyoruz zannederler.
-Nasıl yani?
-Mesela, karın sana “Ne zamandır dışarı çıkmadık.” derse bunu suçlama olarak üstüne alma, canı seninle gezmek istiyordur, bunu sen düşünüp teklif etmediğin için kalbi kırılmıştır. Maksadı seni suçlamak değildir. “Daha geçenlerde gezmeye gittik.” gibi bir savunmaya girme. "Tamam canım haklısın, ben de istiyorum, en kısa zamanda gideriz.” de, konu kapanır. Tabi ilk fırsatta da sözünü yerine getirirsen iyi olur.
-Küçük ama önemli detaylar.
-Aynen öyle. Mesela karın “Üşüdüm.” diyorsa, "Üstünü kalın giy.” demeni ya da kombiyi açmanı değil, ona sarılmanı istiyordur.
-Keşke okullarda öğretselerdi biz erkeklere Bükçe’yi. Ne kadar erken başlasak o kadar çabuk kavrayabilirdik belki.
-Haklısın, aslında ben de sana öğretmek için geç kaldım. Neyse zararın neresinden dönülse kardır.
-Not mu alsaydım... Epeyce detayı varmış dilin.
-Sen bilirsin oğlum, unutacaksan al. Keşke ben de not alıp gelseydim. Umarım sana eksik öğretmem. Şimdi aklıma geldi. Kadınların en nefret ettiği sözcük “Fark etmez.”dir. “Fark etmez”i kadınlar “Hiç umurumda değil, ne yaparsan yap.” diye anlarlar.
-En değerli sözcük nedir?
-Sen bil bakalım.
-“Seni seviyorum.” herhalde.
-Evet, kadınlar “Seni seviyorum.” sözünü sık sık duymak isterler. Biz erkekler ";Söylemiştim, zaten biliyor.” diye bu konuda gaflete düşmemeliyiz.
-Bükçe sadece konuşma dili midir baba? Bunun bir de davranış dili var gibi geliyor bana.
-Zekan kesinlikle bana çekmiş. Ben de tam ona geliyordum. Davranışlar da çok önemli tabii. Kadınlar küçük şeylere önem verirler. Akşam ona sarıl, televizyon izliyorsan sarılarak izle. Gündüz onu düşündüğünü ifade etmek için kısacık da olsa bir mesaj gönder, küçük sürprizler yap. O yemek hazırlarken ona yardım et, salata yap, çay demle.
-Akşam gelip sırt üstü yatmak yok yani.
-Gözünde büyütme. Sayınca çok şey gibi görünüyor ama aslında bunlar zaman alacak, zor ve masraflı şeyler değil. Sen bu küçük şeylere dikkat et, zaten karın sana paşa gibi davranır, seni yormaz. Bir erkek bu küçük şeylere dikkat etmezse zamanını karısıyla büyük kavgalar yaparak geçirir. Sevgiyle geçirmek varken niye kavgayla geçiresin ki? Kadınlar çok vericidir ama, eğer sen hep alıp hiç vermezsen, bir gün birden patlarlar. Küçük küçük alırlarsa, büyük büyük verirler.
-Tamam baba, bunlara dikkat edeceğim.
Garson yemek tabaklarını kaldırırken oğlumun telefonu çalmaya başladı. Belli ki nişanlısı arıyor, konuşmak için deniz kenarına doğru adımlamaya başladı. Az sonra geldi.
-Baba çok teşekkür ederim. Bükçe’yi anlamaya başladım. Canan aradı. “Salonun perdeleri ne renk olsun karar veremedim, yarın birlikte mi baksak?” dedi. Tam “Fark etmez, sen seç.” diyecektim ki bunu senin söylediğin gibi “Ev de perde de umurumda değil.” gibi anlayacağı aklıma geldi. “Tabii canım, istersen birlikte bakabiliriz ama ben senin zevkine güveniyorum, sen seç istersen.” dedim, çok mutlu oldu. Kendi seçecek.
-O zaten perdeyi çoktan seçmiştir de kadınlar illa yaptıklarını onaylatmak isterler. Birlikte de gitsen o seçtiği perdeyi almak isteyecektir. Biz erkekler onların ne demek istediklerini anlarsak, işlerden kolay sıyırırız.
-Baba tekrar teşekkür ederim. Bu iyiliğini hiç unutmayacağım. Bana Bükçe’yi öğretmeseydin hali mi düşünmek bile istemiyorum.
Şanslısın oğlum. Benim seninki gibi bir babam yoktu. Bunları deneye yanıla öğrenmem yıllarımı aldı. Sen yine iyisin, hazıra kondun. Güle güle kullan, isteyene de öğret, herkes de güle güle kullansın. Kullansınlar ki yüzleri gülsün.

Sema Maraşlı'nın Eşimle Tanışmayı Unutmuşuz kitabından....
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

7 Mart 2011 Pazartesi

Bir Anneden Pasta Tarifi :)





Fırını yakın.
Dolaptan bir kap, bir kaşık ile pastaya koyacağınız malzemeleri çıkarın.
Pasta kalıbını yağladıktan sonra cevizleri kırın.
Mutfak tezgahının üzerindeki yedi tane oyuncak otomobili ve onsekiz lego blokunu kaldırın.
Iki fincan unu ölçün.
Ali'nin ellerini unun içinden çıkarın ve üzerindeki unları temizleyin. Un,şeker ve kakaoyu eleyin.
Süpürge ve faraşı alıp Ali'nin kırdığı kabın parçalarını yerden temizleyin. Başka bir kap alın.
Kapının ziline yanıt verin.
Mutfağa dönün.
Ali'nin ellerini kabın içinden çıkarın.
Ali'yi yıkayın.
Yumurtaları alın.
Telefona yanıt verin.
Geri dönün.
Yağlanmış kalıbı alın.
Kalıbın içindeki bir santim kalınlığındaki tuz tabakasını temizleyin.
Pasta kabına tuz döktükten sonra ortalıktan kaybolan Ali'yi arayın.
Mutfağa geri dönün ve Ali'yi yine tezgahın başında bulun.
Ellerini kabın içinden çıkarın, üzerindeki un, kakao vesaireyi temizleyin.
Yağlanmış kalıbı tekrar alın ve içinde bir sürü ceviz kabuğu bulun.
Kabın içindeki ceviz kabuklarının varlığını fark ettiğiniz an mutfaktan kaçarken pasta kabını tezgahtan yere düşüren Ali'nin peşine düşün. Yerleri temizleyin.
Tezgahı temizleyin.
Duvarları temizleyin.
Kabı kacağı yıkayın.
Pastacıya telefon edip, bir adet pasta sipariş edin.
Fırını kapatın ve bekleyin...
AFİYET OLSUN!!:)
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

6 Mart 2011 Pazar

MUTLU AŞK YOKTUR



MUTLU AŞK YOKTUR

Hiçbir şey verilmiş değildir insana. Ne gücü
Ne güçsüzlüğü ne yüreği kollarını açtığına
İnandığında bir haçtan farklı değildir gölgesi
Kavradığını sandığından ezer bırakır mutluluğu
Garip acılı bir ayrılıktır yaşamı
Mutlu aşk yoktur.

Yaşamı silahsız erler gibidir
Başka bir kader için giydirilmiş
Günle uyanmak neye yarar ki onlara
Onlar ki akşam bezgin kararsız kalırlar
Söyle bunları hayatım Ve tut gözyaşlarını
Mutlu aşk yoktur.

Güzelim biricik aşkım yaram benim
Yaralı bir kuş gibi taşırım seni
Bilmeden bakıp geçenler
Tekrarlar ardımdan ördüğüm sözcükleri
Ve ölüverirler uğruna iri gözlerinin
Mutlu aşk yoktur.

Yaşamyı öğrenmenin vakti geçti artık
Birleşen yüreklerimiz ağlasın gecede
En küçük şarkı için nice mutluluk gerek
Nice pişmanlık bir titreyişi ödemeye
Bir gitar ezgisine nice hıçkırık
Mutlu aşk yoktur.


LOUIS ARAGON
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Veni, Vidi, Vixi





Değilmi ki o derin acılarımla şimdi
Buna destek olacak tek bir kolda yoksunum
Ve çocuklara bile zorlukla gülüyorum
Ve açmıyor içimi çiçekler renkleriyle
Anlamalıyım artık: yaşadın yeterince!

Değilmi ki ilkbahar kuşatınca her yanı
Doğayı şenlik yerine çevirdiğinde tanrı
Bu görkemli sevdaya aşksız bakıyorum
Değilmi ki gün-gece ışıktan kaçıyorum
Duyarak o en gizli kederi herşeydeki

Değilmi ki ruhumda umudum yenik düştü
Değilmi ki bu güller, kokular mevsiminde
Sevgili kızım benim, içimde, ta derinde
Yalnız senin yattığın karanlığa özlem var
Mademki öldü kalbim, yaşadım yeterince!

Yeryüzünde yükümü tek bir gün reddetmedim
Arığım işte orda, burda başak demektim
Yumuşadım gitgide, yaşama gülümsedim
Ve yaşamın o büyük, dipsiz gizi dışında
Dimdik durdum ayakta, kimseye eğilmedim

En iyisiyle yaptım yapabildiklerimi
Ne çok uykusuz kaldım, ne çok hizmet götürdüm!
Sonra acılarıma güldüklerini gördüm
Nefretlerine hedef seçildikçe üzüldüm
Anarak çalışıp çektiklerimi

Tek kuşun uçmadığı şu dünya sürgününde
Öyle bezgin, ışıksız, ellerimin üstünde
Diğer tüm kölelerin alayları içinde
Taşıdım ağlamadan al kanlara bulanıp
Koparılmaz zincirden payıma ne düştüyse

Şimdi bakışlarımın ancak yarısı bende
Ötesi darmadağın acılı gömütlerde
Dönüpde baktığım yok çağıran olsa bile
Sersemlik ve sıkıntı yüklü bir uykusuzum
Hiç gözünü kırpmadan kalkmış şafaktan önce

Miskin karanlığımın orta yerinde şimdi
Yanıt vermeye bile gönül indirmiyorum
Canımı sıkıp duran o en günücü ağza
Ulu Tanrım gecenin kapısını aç bana
Ki çekilip gideyim, dönmeyeyim bir daha!

Victor Hugo
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Verimli Ders Çalışma: Motivasyon









En kısa tanımı ile motivasyon, bir amacı gerçekleştirmek için belli miktarda çabayı harcamaya istekli olmak demektir. Daha geniş tanımı ile motivasyon, organizmayı davranışa iten, bu davranışların düzenlilik ve sürekliliğini belirleyen, davranışa yön ve amaç veren çeşitli iç ve dış etkenler ile bunların işleyişini sağlayan mekanizmalar olarak tanımlanabilir. Bu tanımımda yer alan üç temel kavram; gereksinim, davranış ve amaca yönelmedir. Motivasyonu, içsel ve dışsal olarak ikiye ayırmak mümkündür:



İÇSEL MOTİVASYON: Öğreneceğiniz şeyi neden öğrenmek istediğinizin üç sebebini bir kağıda yazın. Bu 3 sebep, sizin içinizden gelen, sizin ihtiyaçlarınız ve zevklerinizle ilgili olmalı.



İÇSEL NEDENLERİM:

1. .....................................................

2. .....................................................

3. .....................................................



Bu kağıdı keserek, odanızın duvarına ya da sürekli görebileceğiniz bir yere asın.



Bir şeyi kendiniz istediğiniz için öğrenirseniz; daha çok çalışır, daha tutarlı olur, daha iyi öğrenir ve başarmak için farklı yollar denersiniz.



İçsel motivasyon, sizin motivasyonunuzdur, sizin değerlerinizi, sizin hedeflerinizi, sizin isteklerinizi içerir. Sizi asıl harekete geçirecek olan da budur.



DIŞSAL MOTİVASYON: Buraya da, öğreneceğiniz şeyi öğrenmenizi isteyen birinin, size söyleyebileceği nedenleri yazın.



DIŞSAL NEDENLERİM:



1. .......................................................

2. .......................................................

3. .......................................................



Bunu herhangi bir yere asmayın, fakat saklayın.



Dışsal motivasyon adından da anlaşılabileceği gibi, dışarıdan gelir. Sizi etkileyen insanların değerlerini, hedeflerini ve ilgilerini içerir. Bu durumda, cezadan kaçmak ya da ödül almak için, ya da başkalarını mutlu etmek için öğrenirsiniz. Dışsal motivasyon kötü değildir ama içselleşirse daha iyidir. Mümkünse dışsal nedenleri içselleştirin.



KENDİ MOTİVASYONUNUZU NASIL ARTTIRIRSINIZ? Bazen motivasyonunuzun düştüğünü, hiçbirşey yapmak, özellikle de ders çalışmak istemediğinizi fark edersiniz. Bazen hedefleriniz olmadığını ya da hedeflerinizin, kendinizi değil, başkalarını mutlu etmek için olduğunu düşünürsünüz. Peki kendimizi motive etmenin bir yolu yok mu? Elbette var, hem de birden fazla. Aşağıda sunulan ipuçları, özellikle ders çalışma ve başarıya ulaşma konusunda, motivasyonunuzu arttırma yöntemlerinden biri. Kendi kendini motive etme konusunda detaylı bilgi için, Öğrenci Gelişim ve Danışma Merkezi uzmanları ile görüşebilirsiniz. Öncelikle şunları aklınızdan çıkartmayın:



• Kim olduğunuz ve kişiliğiniz, ne olduğunuzdan ya da ne yaptığınızdan daha değerlidir. Kişi olarak sizin değeriniz, zekanıza, notlarınıza, ne kadar çalışkan olduğunuza göre değişmez. Siz sadece siz olduğunuz için değerlisinz.

• Başkalarının haklarına ve seçeneklerine saygılı olun ve değer verin.

• Hareketlerinizin doğuracağı sonuçları düşünerek, kendinizi kontrol etmeyi öğrenin. Bir davranışınızın sonrasında kendinizi nasıl hissedeceğinizi düşünerek davranışlarınızı kontrol altına almaya çalışın.

• Kendinize bir plan hazırlayın. Kişisel ve akademik hedeflerinizi bir kağıda yazın. Çalışma isteğinizin az olduğunu hissettiğinizde bu hedeflerinizi okuyun.

• Kötü giden olayların arkasından düşünüp, kurcalamayın. Başarıya konsantre olun ve başarısızlık üzerinde düşünmeyin. Unutmayın, küçük başarılar da, tıpkı küçük hatalar gibi birikir.

• Değişim için kendinize zaman ayırın, hatalarınızı ve kusurlarınızı affedin.

• Mükemmeliyetçi olmayın. Kendinize olan saygınızı koruyarak hedeflerinize yaklaşmaya çalışın, sadece hedefe ulaşmaya değil.

• Kendinizi yetersiz hissetmeyin. İyi yaptığınız şeyleri ve olumlu yönlerinizi kendinize hatırlatın.

• Kendinizi ümitsiz ve başarısız hissettiğinizde, başınıza gelebilecek olan en kötü şeyi düşünün, hatta iyice abartın ve kendinize gülün. Kendine gülebilmek büyük bir erdemdir. Olayları ve içinde bulunduğunuz durumu daha tarafsız bir gözle görmenizi sağlar.

• Kendinizi mutsuz hisssettiğinizde, size değer veren ve sizi seven birilerinin yardımını alın. Bu kişiye, size iyi şeyler söylemesini, olumlu yönlerinizi, becerilerinizi söylemesini isteyin.

• Olumlu yönlerinizi bir kağıda yazın. Mutsuz olduğunuz zamanlarda bu listeyi okuyun.

• Gerçekten önemsediğiniz birşey için risk almaya hazır olun. Başarı için de risk alın.

• Eğer birşeyden anlamsız ve sebepsiz yere korkuyorsanız, kendinizi tehlikeye sokmadan, onu sıkça yapın. Korkunuzun gittiğini göreceksiniz.

• Her şeyin istediğiniz gibi gitmeyeceğini bilmelisiniz. Önemli olan, tatminkar bir yaşam için, olayları doğru yönlendirmeyi öğrenmenizdir. Ders çalışırken mutlaka:



• Keşfetme yeteneğinizi farkedin.

• Kendi öğrendiklerinizin sorumluluğunu alın.

• Öğrenirken gireceğiniz riskleri kabullenin.

• Kendinize güvenin, sabırlı olun.

• Bazen başarısızlığın da başarı demek olduğunu kabullenin. Bazen neyin işe yaradığını öğrenmekle, neyin işe yaramadığını öğrenmek aynı kapıya çıkar.

• Hedeflerinize ulaşmak için gösterdiğiniz çabalarınızı ve başarılarınızı ödüllendirin. Ayrıca şunları unutmayın:



Kimse sizi çalışmak için zorlamamalı, bunun için kimseyi suçlamayın ve zamanınızı başkalarını düşünerek harcamayın. Durumunuzu kabul edin ve bununla yaşamayı öğrenin.

Herkesin çalışma stili farklıdır. Kimi insanlar başkalarıyla rekabet ederek, kimileri de kendi içlerinde, kendi hızlarıyla çalışırlar. Siz de kendi stilinizi anlamaya çalışın ve buna saygı duyun. Başarıya ulaşmak için kendi koşullarınızı kendinize göre ayarlayın.

Eğer uzun ve zor bir işi bitirmek zorundaysanız, bunu kendiniz için en rahat koşulları yaratarak yapın. Çalışmaya başlamadan önce, rahat kıyafetler giyin, sevdiğiniz bir ortamda olun ve moralinizi yüksek tutacak şeyler yapın.

Bir insanın sürekli enerjik, çalışma isteği dolu ve yüksek motivasyonlu olması ender bir durumdur. Kimi zaman çalışmak istemeyebilirsimiz, bu doğaldır.

Bitirdiğiniz işler, ödevler, ilginizi ve motivasyonunuzu yüksek tutar. Elinizde olan bir işin tamamını ya da en azından bir kısmını bitirmeye çalışın.



(Alıntıdır.)
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

1 Mart 2011 Salı

bloğumu bende taşıdım

DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...
 
2009 Template Scrap Rústico|