29 Nisan 2012 Pazar

SARI ÇİZMELİ MEHMET AĞA



Önce, Barış Manço'ya rahmetle şu mısraları okuyalım:


Yaz dostum! Yoksul görsen besle kaymak bal ile

Yaz dostum! Garipleri giydir ipek şal ile
Yaz dostum! Öksüz görsen sar kanadın, kolunu
Yaz dostum! Kimse göçmez bu dünyadan mal ile
Yaz tahtaya bir daha/Tut defteri kitabı
Sarı Çizmeli Mehmet Ağa/Bir gün öder hesabı

Evet! Hesabı öde(me)yen Sarı Cizmeli'nin hikâyesi şöyle: Sarı cizmenin moda olduğu bir zamanda, İzmir eşrafından birisi, uşağını çağırıp tembih etmiş:

- Bak a efendi! Aydın'dan Mehmet Ağa isminde birisi gelecek. Harman zamanında sarı çizme alması için on dört akçe vermiştim. Borcunun vadesi geldi, bugün defterden borc­unu sildim. Şimdi faytona bin, doğru istasyona! Uzun boylu, orta yaşlı, efe bıyıklı biridir, hemen tanırsın.

Uşak istasyona varmış. Tren boşalmaya başlamış. Bir müddet, tarife uygun adam aramışsa da nafile. Bari çizmesinden tanıyayım diye bu sefer ayakları tarassuda başlamış. Ne var ki sarı çizmelerden giyen giyene. Nihayet çaresizlik içinde en benzettiği kişiye seslenmiş:

- Mehmet Ağa! Bizim bey seni konakta bekliyor. Tesadüf bu ya, sarı çizmeli adamın adı Mehmet olup Aydın'da kendisini ağa diye çağırırlarmış. Beraberce konağa varmışlar. Bey bakmış ki gelen sarı çizmeli ile onun borçlusu Mehmet Ağa arasında bir benzerlik yok. Elindeki defterin alacak hanesine bir yandan Mehmet Ağa'nın adını yeniden yazarken, diğer yandan uşağı paylamaya başlamış. Nihayet uşak:

- Bey, demiş, burası koca bir şehir, sarı çizmeli de çoktu; Mehmet Ağa da. Seninkini yaz deftere bir daha!

Bu hikâye halk arasında yayıldıktan sonra, kim olduğu, ne olduğu belli olmayan birisinden bahsedilirken "Sarı çizmeli Mehmet Ağa" deyimi kullanılmaya başlanmıştır.

İskender Pala - Kapı Yayınları - 212 Sayfa
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

PABUCU DAMA ATILMAK







Osmanlılar devrinde esnaf teşkilâtı, Ahîlik geleneğinin uzantısı olarak belli bir nizam içer­isinde ve fevkalâde sağlıklı işlemiştir. 

Her esnaf teşekkülünün bir kethüdası bulunur ve kethüda o meslek dalının inceliklerin i, kanunlarını, yönetim biçimini iyi bilir, esnafın çal­ışma düzeni ve dürüstlüğünü denetlermiş. 

Esnaf ile kethüda arasında yiğitbaşı denilen, bilirkişi konumunda bir esnaf temsilcisi bulunur, sanatında hile yapanlar olursa, yiğitbaşı tarafından tespit edilerek kethüdaya bildirilir ve gerekli cezaî işlemler başlatılırmış. Bu, bir nevi, şimdiki TSE kontrolörlüğü demektir.

Herkesin meslek ahlâkı ilkeleriyle çalıştığı o dönemlerde bir zanaatkârın yaptığı işte ihmal veya hileye sapması, nâdir görülen hadiselerdendir. Çabucak bozulan, yırtılan veya çürüyen mallarda bir hile aranır, bulunursa kethüdaya şikâyetle ilgisinin cezalandırılması istenirmiş.

Takdir edilir ki ayakkabı imalâtı, bu tür şikâyetlere açık bir meslektir. 

Kısa sürede eskiyen ayakkabının kullanım hatası mı, yoksa üretim hatası mı olduğu sık sık tartışma ve şikâyet konusu edilmeye başlandığı devirlerde, çürük çarık yapılan, çabuk sökülen yahut delinen ayakkabılar dolayısıyla kethüda, sık sık çarıkçılar yiğitbaşısını çağırıp tahkikat yaptırır olmuş. 

Eğer bir imalât hilesi söz konusu ise ilgili usta çağırılır, esnafın ileri gelenleri, yiğ­itbaşı ve diğer meslek temsilcileri huzurunda kethüda tarafından tekdir edilir, aldığı ücretin müşteriye iadesi sağlanır, dava konusu olan ayakkabı da kullanılmamak için dama atılırmış.

Bir esnafın yaptığı ayakkabının dama atılması o usta için en büyük ayıp olup meslekteki şeref ve itibarını sıfırlar ve müşterisinin azalmasına yol açarmış. Bu uygulama bütün esnaf teşkilâtı için bir genelleme niteliğinde olup birisi hakkında "pabucu dama atıldı" denilmesi artık o meslekten ekmek yemesinin zor olduğuna işaret sayılmış, esnafın bu titizlik ile iş görmesi temin edilmiştir.

Bu uygulamanın Ahî Evran'dan kalma olduğu, daha o zamanlarda da hatalı malzeme üreten zanaatkarın, Ahî şeyhi tarafından meclisten çıkarılıp pabucunun tekke damına atıldığı ve evine yalınayak gönderildiğine dair rivayetler vardır.

İskender Pala - Kapı Yayınları - 212 Sayfa
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

28 Nisan 2012 Cumartesi

Kıl beni ey namaz






‘Kıl Beni Ey Namaz’la namazin bizi dogru, duru, diri ve insan kilmasinin ruhunu hissedeceksiniz. 
Abdestin insanin zihnini ve gönlünü nasil kötülüklerden arindirdigina sahitlik edeceksiniz. 
Ezanla namaza çagrinin, anne çagirisi gibi sicak oldugunu fark edeceksiniz. 
Namaz vakitlerinin hayatimizi düzene koydugunu kesfedeceksiniz. 
Fatiha Suresinde nûn’un gemisinde ‘biz’ olma bilinciyle bütün kainati kucaklamayi ögreneceksiniz. 
Tesbihâtla, Rabbimize yakarısın en güzelini tesbih, hamd ve tekbir ısıgında yasayacaksiniz. 
Namaz sevgisini bir nefes gibi içinize çekeceksiniz. 
Husu’yu yakalayamadiginiz anlar için namaza ask ile baglanmanin yollarini bulacaksiniz. 
‘kıl beni ey namaz…’
Kıl beni ey namaz
Çöllerden topla hücrelerimi
Rahmetinin serinliginde yika kalbimi
Kıl beni ey namaz
Ruhumu secdede yeniden fisilda bana.
Sah damari yakinligindan emzir yetimliklerimi.
Kıl beni ey namaz
Daglar küçülsün, denizler tassin, dagilsin kalabaliklar.
Rükû rükû dogrult egriliklerimi.
Kıl beni ey namaz
Ikiye bölünsün kalbim kiblenin sakaginda.
Sevgilinin isaret parmagi degsin gögsüme.
Kıl beni ey namaz
Topla sevdalarimi kirik aynalarin çatlaklarindan.
Ömrüme ilikle seviçlerimi, firûze düsler düsür alnimin safagina.
Kıl beni ey namaz
Tenim Ibrahim gibi atese düsmüsken
Gül kokulu serinlikler degdir yüregime
Kıl beni ey namaz
Günahin, isyanin, nisyanin kuytusunda büyüttügüm pismanliklarimin yüzünü kaldir yerden.
Al karanliklarimi, al karaliklarimi gözbebeklerinde yıka.
Kıl beni ey namaz.
Insan kıl beni.
Dogru kıl.
Duru kıl
Diri kıl beni.
Insan kıl bu bedeni.
 Senai Demirci


DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Mevlâna



Ey Gönül!Dikkat et âhir zaman bu!
Nefsine uyup da sûrete aldanma!
İblisin bile mâşallah dediği kullar var.
Seveceksen sev vefâ nedir, takvâ nedir bileni!
İçinde Cennet saklayan virane kullar var..! “
.
Mevlâna
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

27 Nisan 2012 Cuma

SAMAN ALTINDAN SU YÜRÜTMEK




SAMAN ALTINDAN SU YÜRÜTMEK
Vaktiyle bir ova köyünde, köylüler tarlalarını sulamak için ırmağın suyunu nöbetleşe kull­ anmak üzere anlaşmışlar. Irmak boyunda bulunan tarlalar, açılan kanallar vasıtasıyla sıra ile sulanıyor, herkes ziraatiyle meşgul oluyormuş. Köyün açıkgözlerinden birisi, daha fazla su alabilmek için tarlasında derin ama ince bir kanal kazıp ırmaktan su çalmayı aklına koymuş. Kanalı gizleme maksadıyla da üzerini çalı çırpı ve taşlarla örtüp araziye uydurmuş. En üste de saman yığınları koymuş ki kimse kanaldan şüphe etmesin.

Bir müddet sonra, ırmağın daha aşağılarındaki tarlalara giden suyun azalması üzerine köylüler, durumu araştırmaya karar vermişler. Ne çare ki arayıp taramaları sonuçsuz kalmış. Daha yukarılarda çok akan suyun, belirli bir noktadan sonra birdenbire azalmas­ ına bir türlü anlam verememişler.

Nihayet tarlaları dolaşıp bakmaya başlamışlar. Kaçak su alan köylünün tarlasına geldiklerinde, bostan havuzunun daima su ile dolu durduğu dikk­ atlerini çekmiş. Üstelik, havuzun üzerinde saman kırıntıları yüzmekteymiş. Bu suya bu samanlar nereden geliyor diye araştırınca, saman yığınlarına ulaşmışlar ve hileyi anlayıp samanları eşeleyince kanalı bulmuşlar. Bunun üzerine, köyün ihtiyar heyeti toplanmış ve köylüyü falakaya yatırmışlar.

Değneği vururken diyorlarmış ki:
"Saman altından su yürütürsün ha! Al bakalım hak ettiğin cezayı!."
 
(İskender Pala,İki Dirhem Bir Çekirdek)
 
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Erzurumlu İbrahim Hakkı / Mârifetnâme




Gönlün, yedi tavrı vardır. İnsan her birinde başka bir ahlâkî gelişme elde
eder.
• Birincisi, gönlün akıldan istifade edip hakla batılı ayırmasıdır.
• İkincisi, kalbin tefekkür etmesiyle göğsün genişlemesi,
• Üçüncüsü, kalp sevgisi,
• Dördüncüsü, mehcet’ül kalp yani Allah’ın güzelliklerinin ve ilhamın ferasetle farkına varmaktır.
• Beşincisi, dünya sevgisinden uzaklaşmak,
• Altıncısı nefsanî ilhamlardan kurtulup, gönüle varmaktır.
• Yedincisi ise süveyda tavrıdır ki onunla doğruluk elde edilmesi ile sonsuz
zevk ve huzura erişilir.

Erzurumlu İbrahim Hakkı / Mârifetnâme
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

26 Nisan 2012 Perşembe

HZ. MEVLANA'NIN EŞİNE OLAN SEVGİSİ






Bir gün Mevlana eve girer ve hanımı ona sorar;
bu kadar aşıksın Mevlaya şükürler olsun
bu aşkı yaşayıp yaşatana peki bana ne kadar aşıksın der;

Mevlana hanımına şöyle der;

-Sen benim;
Yaradan’dan ötürü yaradılanı sevişim,
Bir adım gelene on adım gidişimsin...
Ve herkesi olduğu gibi kabul edişimsin...

-Sen benim;
Bugünüme şükür ve yarınıma dua edişim,
azla yetinişim, çoğa göz dikmeyişimsin
Ve kapanmayan avuç içimsin..

[Mevlana]
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

25 Nisan 2012 Çarşamba

Erzurumlu İbrahim Hakkı'




" Bİr de kadınlara yazılan mektuplar var; ne mektuplar! Ama hiç birisi Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın dört hanımına aynı kağıtta yazdığı mektubun şöhretine ulaşamamış."

İşte o mektup:

İzzetli, hürmetli, hakikatli, adamlıklı, şefkatli, hatırlı, gönüllü, asıllı, usullu, akıllı, iz'anh, hünerli, ma'rifetli, üsluplu, yakışıklı, güzel huylu, tatlı dilli, uzun boylu, ince belli, kıl ayıpsız hatunum, helâlim (eşim) Fir-devs Hatun huzuruna,

Derun-i dilden (gönül içinden) ve can u gönü
lden selâmlar ve dualar edip ol mübarek nazik hatırın sual ederiz, Huda'nın birliğine emanet veri­riz. Benim nazlı yar-ı gam-güsarım (dert ortağım), benim şenliğim, şöh­retim, benim sevdiğim, keyfim, benim canım Firdevs'im! Neylersin niş­lersin, ne keyftesin, ne fikirdesin, ne haldesin, ne demdesin (durumdasın) ? Benim güzelim, garip gönlünü ne ile eğlersin? Okur musun, nakış mı işler­sin, oynar mısın, güler misin? Benim gönlüm senin hayalinle eğlenir, sen nicesin? Keşke sizi getirsem, bu vilâyetleri seyrettirsem, zira sensiz canım rahat olamıyor. Benim güzel keyfim, senden ayrılmak ne çetin ahvalimiş bilmezdim. Hak Taâlâ gönül hoşluğuyle bir dahi dünya gözüyle görüşmek müyesser eylesin âmin... 

Firdevs, Firdevs, o saçların seveyim, Firdevs, Firdevs, o başın seveyim, o kaşın seveyim, o gözün seveyim, o yüzün seveyim, ayıpsız canın seveyim, salon benden küsmeyesin ki gönlüm sıkılmasın. Kusurlarımı afvet, ahiret hakkım helâl eyle. Bu uçkuru bana yadigâr mı verdin, yoksa bununla beni bağladın mı ? Zira yadigâra ne hacet hiç hatırım­dan çıkmadın, gözüm önünde durursun. Böylece apayan gönlümdesin. Allah'a emanet olasın. Bin tabaka kâğıt yazsam seninle sözlerim tükenmez. Hele yavaş, inşallahu Taâlâ, ramazan geceleri sabahlara değin sana çok çok gördüğüm, işittiğim hikâyeler söylerim. Her gördüğüm, işittiğim pâk şeyleri ve esvapları size lâyık görürüm; eğer fırsatım olursa alırım, yoksa siz sağ olunuz; birer hamaylı getiririm. Şimdilik mektubum boş olmasın için bir pâk bürüncük gömlek göndermişim, ma'zur olsun. Sizin hevesinize çermiği (kaplıcayı) yaptırırım; inşallah tamam olanda sizinle bir gece anda çimeriz. Gönlünüz her ne meyve isterse şehirden getirtesiniz, meyvesiz kalmayasınız, haftada iki kere çaylara, bahçelere çıkasmız, hapsolmayasınız, rahat ola­sınız. Allah'ın birliğine emanet olasınız. Ömrün uzun olsun, âmin ya Mu'in (Ey Tanrım).

Ve izzetli, hürmetli, muhabbetli, hatırlı, gönüllü, asıllı, usullu, akıllı, sabırlı, güzel huylu, tatlı dili, hanım yapılı, güleç yüzlü, alçak gönüllü der­vişim, ehlim (karım), helâlim Fatma Hanım huzuruna,

Derun-i dilden ve can u gönülden selâmlar ve dualar edip mübarek hatırın sual ve Huda'nın birliğine emanet veririz. Benim yar-ı gânm (can dostum), benim gam-güsarım, benim aklım, fikrim, benim canım, hanım, neylersin, nişlersin, ne fikirdesin, ne haldesin, ne demdesin? 

Benim yükümü çeken, benim hatırımı sayan, benim ateşime yanan... Selâmet kurtuldun mu ? 
Allah emeklerin zayi etmesin, ben isterdim ki senin bu hizmetinde bu­lunayım; ama takdir böyle imiş. Şimdi bir selâmet haberin müjdesini bek­liyorum ... 
İstanbul'un suyu ve havası bana hoş geldi; öyle ki gayet şişman kişi oldum. Benim canım helâlim, mektubumu? boş olmasın için şimdilik sana bir istanbul gömleği yolladım, ma'zur olsun. Sonra ben gelende görelim ne müyesser olur ? 
Hak Taâlânm yanında aziz olasınız. Ben senden çok ra­zıyım, Rabbin de senden razı olsun. Cümlemizi firdevs-i âlâya götürsün, melek huylu, âlemin nuru hanım. Allah'ın birliğine emanet olasınız, â-min ya Mu'in,

Ve izzetli, muhabbetli, hakikatli, şefkatli, gayretli, edepli, helâlim Belkis Hatun'a,

Selâmlar edip mübarek hal ve hatırın sual edip Huda'ya emanet veri­riz. Benim ıyâz-ı hassım (içten dostum), benim pâk, arı tavırlı yosmam, benim derdimi, belâmı çeken emektarım. Keyfin nice, neylersin, ne halde­sin, ne demdesin? 

Bacılarınla hoş tatlı mısın? Hatırımiçin cümleye izzet, hizmet eder misin? Gülsün Hatun'un (kızları) keyfince gider misin? Sana gene cefa eder mi? 
Benim yarim, benim Allahlık ehlim, gurbet elde seni unutmam. Sen benim gene evvelki ıyâz-ı hassımsın. Hiç gönlüne bir gam ve elem getirme, keyfini aç. 
Allahu Taâlâ mu'inin olsun; sağ selâmet seni bana bağışlasın. Bir dahi dünya gözüyle görüşmek müyesser eylesin, âmin. İnşallahu Taâlâ ramazandan evvel gelende sizlere birer armağan getiririm; ama, şimdilik bir istanbul gömleği gönderilmiştir; Gülsün'e de bir cici mest yollanmıştır. 
Hemen Allahu Taâlâ cümlenize can sağlığı ve gönül hoşluğu ihsan eylesin, âmin.

Ve izzetli, hürmetli, muhabbetli, hakikatli, hatırlı, gönüllü, hizmetli, sabırlı, ma'rifetli, akıllı, gayretli, şefkatli, güzel yüzlü, şirin sözlü, melek huylu, çelebi kollu, nazik elli, ince belli, şirin yıldızlı, has odalığım, oğlum annesi, gönlüm canânesi, inci danesi, hatunum ve hanım küçük kadın Züleyha Hanım huzuruna,

Candan selâmlar ve gönülden dualar edip ol mülayim hatırın kat kat sual ederiz; Allah'ın birliğine emanet veririz. 

Benim küçük kadınım, benim âşık paşam, benim gözüm, benim sırdaşım, benim dervişim, benim emek­tarım, ne keyftesin, ne haldesin, ne demdesin, neylersin, nişlersin, iyi misin, hoş musun? 
 Allah, mu'inin (yardımcın) olsun. Hak Taâlâ canına sağlık, gönlüne hoşluk versin. Tanrı seni bana bağışlasın; bir dahi dünya gözüyle görüşmek müyesser eylesin, âmin. 
Aceb cihanda senin gibi var mıdır? Zil-hem, Zilhem, o tatlı canın seveyim, o tatlı bakışların seveyim; hiç fikrimden gitmezsin, böylece ayan gönlümde durursun. 
Benim nazik âşıkım, senin için yollarda ve istanbul'da besteler yazıyorum ve öğreniyorum ki inşallah gelende seninle ses sese verelim de türlü türlü besteler, güzel güzel kitaplar okuyalım, Allahu Taâlâya âşık olalım, safalar edelim.

Bir küçük kadın gördüm, hemen sana benzettim, selâm sabah ettim, sesi dahi sana benzerdi; senin hatırın için sokak ortasında ana yarenlik edip ahvalini sordum. Bir ihtiyar kocası varmış zindanda, ana ekmek götürür-müş. On kuruş borcunu vererek anı halâs edip sevabını sana bağışladım. Allahu Taâlâ senden razı olsun, zira ben senden yer gök dolusu razıyım. 


Allah Şeyh Osman'ı (oğulları) bize bağışlasın, âmin ve cümle küçük kadınlar sana kurban olsun ve büyük kadınlar bacılarına kurban olsunlar. Benim hakkımda siz bana dünyalar değersiniz. Hak Taâlâ dördünüzü bana dünya­da bağışlasın ve ahirette firdevs-i âlâda dahi sizi bana versin, âmin ya Er-hamürrahimîn (ey esirgeyenlerin en esirgeyeni), dahi ben kimsenin fikrinde ve hayalinde değilim. Bu muhabbetnamem boş gelmesin için her birinize birer bürüncük gömlek irsal olundu, şimdilik ma'zur olsun. 
İnşallah yakın­da va'demiz tamamında ağa efendimizden destur alırız ve gelip sizinle çer­mikte çimeriz; zira, bu çermiği sizin hevesinizle yaptırdım. İnşallah elime akça girerse camuş çermiğinde sizin için bir küçük kümbet yaparız. 
Siz gidende ol küçük çermiği yasağ edersiz. Tenha safayla çimer çıkar, pâk olursuz. Sizinle ol kadar çok sözlerim vardır ki bir ay yazsam tükenmez ...
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Stress seviyeniz kaç ?


Ne kadar hızlı dönüyorlar?
Bu sizin stress seviyenizi belirliyor...


DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

24 Nisan 2012 Salı

YANGIN YER YER DEVAM EDİYORDU






bırak sevgilim yol senden geçsin
önce davranan, sevgilim, bu kez bağışla
kalanları, biz gidenleri kutlamak için
alkış arıyoruz kimin elinde kaldıysa

bırak sevgilim bu yangını sen bağışlama
bunca iz, işaret bağışladın dünyaya
Dikkat Çocuklar! bıraktın, biz geçtik
biz geçip gitmek için bırakılanlar
kimsem çok, gidenim yok! demek içindik


sevinmek içindik; göç gidiyordu işte,
sır kalıyordu, kurtulan kurtulana gibiydik
birbirimize katılıyorduk ama: -yangın bizden
kurtuldu! diyenimiz de yoktu, ateşin tersine
dönmesinden korkan en duyarlımız bile:
-yangından ben kurtuldum, ruhum kül oldu!
çaprazında tutuşmuştu: -hangi yangını seçsem
iki ateşin arasındayım, ruh ve ten!
yangın yer yer devam ediyordu...

bırak sevgilim şimdi yangın şehirdir
sana bıraktığım sessizlikten birkaç kelime
kalmıştır hâlâ yangından konuşmak için,
şimdi erdem herkesle sır olmakta değil,
hangi kışa rastlasan konuk olmakta!
kuşlar gördüm ne kuşu ne kış konuğu
kuşlar gördüm bir dalı bir dal için kırıyorlardı
öyle üşüdüm ki kafesimde onlardan çok...

şimdi kuş ateşe düşmemiş olmaz
ateş beslemeli ağzında, kanat düşürmeli
yangına, altın tüy dökülmeli, kuş oluşmalı,
bu kuş olabilir misin, sır böyle taşınır
sevgilim, sır arayan sende ateşiyle tanışır!

bırak sevgilim yol senden geçsin
kayıkta göl var, kuşta gökyüzü
ama kimse beklemiyor kimseyi
hem gidince ne olacak bir şeyi

vardın, oldun, kayboldun
şimdi ortasındasın
ne kayık göle dahildir artık
ne kuş gökyüzünde seferi
yangının içi şehir
yol senin içindedir

ya yol senden geçmeli, ya yol senden geçmeli!
sen dönmelisin geri, sen dönmelisin geri!
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

21 Nisan 2012 Cumartesi

ERKEK FARKI







Kαdın αkşαm işten çıkαr, ıspαnαk αlır eve gider. Sofrαyı hαzırlαr αmα yoğurt αlmαyı unutmuştur. Hemen kocαsını αrαr. Kocαdαn kocαyα değişen cevαplαr;

1- Ben geç geleceğim yoğurtsuz yiyin (Lαckαlαşmış Kocα)
2- Arαdığınız kişiye şuαn ulαşıαmıyor (Aldαtαn Kocα)
3- Ispαnαğı αldın dα yoğurdu neden αlmαdın (Kαzmα Tipi Kocα)
4- Yine mi ıspαnαk otlαyα otlαyα sığır olduk (Kαlαs Tipi Kocα)
5-Tαmαm αlırım (Monotonlαşmış Kocα)
6- Tαmαm. Bαşkα birşey lαzım mı (Normαl Kocα)
7- Tαmαm hαyαtım αlırım bαşkα bi isteğin vαr mı (İdeαl Kocα)
8- Amααnn cαnımm ıspαnαklα mı uğrαştın, yαpmαdıysαn bırαk dışαrı dα yiyelim..
(Yok Böyle Kocα :)
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Çok tuhafız...



Ağlarken gülebilen, gülerken ağlayabilen ve severken ayrılabilen insanlarız.. Evet, çok tuhafız...

DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

ESMA-ÜL HÜSNA / ALLAH’IN 99 iSMi





1.Allah(cc) Yaradanın öz adıdır. Diger bütün isimlerin anlamı Allah isminde mevcuttur.

2.Er-Rahman (cc) Nimet verici. Ezelde yaratılmışlar hakkında hayır ve rahmet eden. Sevdiğini ve sevmediğini ayırtetmeyerek, bütün nimetleriden istifadeye sunan.
3.Er-Rahim (cc) Pek çok merhamet edici, verdiği nimetleri iyi kullananları daha büyük ve ebedi nimetler vererek mükafatlandıran
4.El-Melik (cc) Tüm kainatın sahibi ve tek, mutlak hükümdarı.
5.El-Kuddüs (cc) Hatada, gafletten,aciziyetten ve her türlü eksiklikten çok uzak, pek temiz.
6.Es-Selam (cc) Her çeşit arıza ve hadiselerden salim kalan,(her türlü tehlikelerden kullarını selamete çıkaran).Cennet’teki kullarına selam eden.
7.El-Mü’min (cc) Gönüllerde iman ışığı uyandıran, kendine sığınanlara aman verip onları koruyan, rahatlatan.
8.El-Müheymin (cc) Gözetici koruyucu.
9.El-Azîz (cc) Mağlup edilmesi mümkün olmayan galip
10.El-Cebbâr (cc) Kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan.
11.El-Mütekebbir (cc) Herşeyde ve her hadisede büyüklüğünü gösteren.
12.El-Hâlik (cc) Herşeyin varlığını ve varlığı boyunca görüp geçireceği halleri, olayları tayin ve tesbit eden (bilen, belirleyen) ve ona göre yaratan, yoktan var eden.
13.El-Bâri (cc) Eşyayı ve herşeyin aza ve cihazlarını birbirine uygun ve mülayim bir halde yaratan.
14.El-Musavvir (cc) Tasvir eden, her şeye bir şekil ve hususiyet veren.
15.El-Gaffâr (cc) Günahlari örtücü. Mağfireti pek çok olan.
16.El-Kahhâr (cc) Kahredici. Her şeye, her istediğini yapacak surette galip ve hakim. Kuvvet ve Kudretiyle herşeyi içinden dışından kuşatan.
17.El-Vehhâb (cc) Çeşit çeşit ni’metleri daima bağışlayıp duran
18.Er-Rezzâk (cc) Yaradılmışlara faydalanacakları şeyleri veren. Rızık verici.
19.El-Fettâh (cc) Her türlü müşkülleri açan ve kolaylaştıran kapıları açıcı.
20.El-Alîm (cc) Herşeyi çok iyi, en iyi bilen.
21.El-Kâbiz (cc) Sıkan Daraltan (zenginken fakir kılan gibi).
22.El-Bâsit (cc) Açan genişleten(fakirken zengin kılan).
23.El-Hâfid (cc) Yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan.(Şan ve şeref sabiyken rezil ediveriri).
24.Er-Râfi (cc) Dereceleri yükselten. ( Allah teala istediği kulunu da kaldırıverir üstün şerefli yapıverir.
25.El-Muizz (cc) İzzet veren.Ağırlayan
26.El-Müzill (cc) Zillete düşüren, hor ve hakir eden.
27.Es-Semî (cc) Her şeyi işiten duyan
28.El-Basîr (cc) Her şeyi en iyi gören
29.El-Hakem (cc) Hükmeden, hakkı yerine getiren
30.El-Adl (cc) Adalet sahibi, Çok adaletli.
31.El-Latîf (cc) En ince işlerin bütün inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına nüfuz edilmeyen, en ince şeyleri yapan, ince ve sezilmez yollardan kullarına çeşitli faydalar ulaştıran
32.El-Habîr (cc) Her şeyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdar.
33.El-Halîm (cc) Hilmi(Suçluların cezasını vermeye gücü yettiği halde bunu yapmayıp, onlar hakkında yumuşak davranmak, cezalarını ertelemek) çok.
34.El-Azîm (cc) Pek azametli (hakiki büyüklük Allah’ındır.).
35.El-Gafûr (cc) Bağışlayıcı. Mağfireti çok
36.Es-Sekûr (cc) Kendi rızası için yapılan iyi işleri daha ziyadesiyle karşılayan.(iyililere daha iyisiyle karşılık veren)
37.El-Aliyy (cc) Yükseklikte sonsuz.
38.El-Kebîr (cc) En büyük her şeyden daha büyük
39.El-Hafîz (cc) Yapılan işleri bütün tafsilatiyle tutan, herşeyi, belli vaktine kadar afat ve beladan saklıyan.
40.El-Mukît (cc) Kuvvet verici.
41.El-Hasîb (cc) Hesap görücü.
42.El-Celîl (cc) Büyüklük O’na mahsus.
43.El-Kerîm (cc) Kerem sahibi. Keremi bol
44.Er-Rakîb (cc) Üstün gelici.
45.El-Mucîb(cc) Dualari kabul edici.
46.El-Vâsî (cc) Sinirsiz.
47.El-Hakîm (cc) Hikmet sahibi.
48.El-Vedûd (cc) Mü’minleri seven.İyi kullarını seven, onları rahmet ve rızasına erdiren, yahud sevilmeye ve dostluğu kazanılmağa biricik layık olan.
49.El-Mecîd (cc) Yüksek serefe sahip.
50.El-Bâis (cc) Peygamber gönderen. Ölüleri diriltip kabirlerinden çıkaran
51.Es-Sehîd (cc) O’ndan sakli yok.
52.El-Hakk (cc) Hak üzere kaim. Varlığını değiştirmeyen
53.El-Vekîl (cc) Her seye kefil.
54.El-Kaviyy (cc) Pek güçlü pek kuvvetli olan
55.El-Metîn (cc) Kuvvette kemal.
56.El-Veliyy (cc) Mü’minlere dost.
57.El-Hamîd (cc) Hamd edilen.
58.El-Muhsî (cc) Ilmi esyayi kusatici.
59.El-Mubdi (cc) Misalsiz yaratici.
60.El-Muîd (cc) Öldürücü ve diriltici.
61.El-Muhyi (cc) Hayat verici.
62.El-Mümît (cc) Hayat kaldirici.
63.El-Hayy (cc) Evveli ve sonsuzu diri.
64.El-Kayyûm (cc) Her sey O’nunla kâim.
65.El-Vâcid (cc) Zengin ve ihtiyaçsiz.
66.El-Mâcid (cc) Azamet ve serefli.
67.El-Vâhid (cc) Bir ve essiz.
68.Es-Samed (cc) Muhtaç olunan ihtiyaçsiz.
69.El-Kâdir (cc) Kuvvetli.
70.El-Muktedir (cc) Diledigini yapabilen.
71.El-Mukaddim (cc) Öne alici.
72.El-Muahhir (cc) Sona erteleyici.
73.El-Evvel (cc) Evveli olmayan.
74.El-Âhir (cc) Sonu olmayan.
75.Ez-Zâhir (cc) Görünen.
76.El-Bâtin (cc) Gizli olan.
77.El-Vâli (cc) Isleri yürüten.
78.El-Müte’âli (cc) Zatiyle en yüksek.
79.El-Berr (cc) Iyiligi bol olan.
80.Et-Tevvâb (cc) Tövbeleri kabul edici.
81.El-Müntekim (cc) Suçlarin karsiligini veren.
82.El-Afuvv (cc) Bagislayici.
83.Er-Raûf (cc) Rahmet gösteren.
84.Mâliku’l-Mülk(cc) Bütün mülklerin sahibi.
85.Zü’l-Celâli ve’l-Ikrâm (cc) Seref ve ikram sahibi.
86.El-Muksit (cc) Adalet gösterici.
87.El-Câmi (cc) Kiyamette toplayici.
88.El-Ganiyy (cc) Çok zengin.
89.El-Mugnî (cc) Zengin edici.
90.El-Mâni’ (cc) Diledigini en gelleyen.
91.Ed-Dârr (cc) Diledigine zarar verici.
92.En-Nâfi (cc) Diledigine menfaat verici.
93.En-Nûr (cc) Alemleri aydinlatan.
94.El-Hâdî (cc) Dogruyu gösterici.
95.-Bedî (cc) Vasitasiz icat edici.
96.El-Bâki (cc) Varligi dâim olan.
97.El-Vâris (cc) Mülklerin gerçek sahibi.
98.Er-Resîd (cc) Kullarını irsad eden.
99.Es-Sabûr (cc) Sabır gösteren
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

ENERJİNİZİ TÜKETENLER



•Kendinize vermiş olduğunuz fakat bir türlü tutamadığınız sözler.
•Kullanmadığınız halde evinizde, işyerinizde bulundurduğunuz her türlü materyal.
•Görüşmek istemediğiniz halde “ayıp” olur düşüncesinden ötürü iletişim halinde olduğunuz herkes.
•Geçmişinizde affedemediğiniz, hala zihninizde kavga halinde olduğunuz aile fertleri ve kişiler.
•Evinizde sizi bekleyen fakat bir türlü vaktiniz olmadığı için yapamadığınızı ifade ettiğiniz birikmiş tadilat veya işler.
•İstemeyerek giriştiğiniz her türlü proje.
•Sevmediğiniz fakat “ kim sevdiği işi yapıyor ki?” dediğiniz işiniz.
•Her türlü dağınıklık.
•“Yarın yaparım” diyerek ertelediğiniz, her yeni hayaliniz.
•Canınızı sıktığı halde görüşmeye devam ettiğiniz herkes.
•Her yıl ertelemeye yöneldiğiniz ya da bir görev misali gittiğiniz tatiliniz.
•Yapamadığınızı, başaramadığınızı düşündüğünüz her şey. ( hayallerinizdeki işiniz, hayallerinizdeki eşiniz, hayallerinizde yaşamak istediğiniz yer…)
•“ Hayır” diyemediğiniz, iyi niyetli olduğunuz için yaptığınızı sandığınız her şey.
•Mutsuzluğunuzdan kaynaklı gösteremediğiniz performans.
•Tutamadığınız her türlü söz.
•“ Keşke” diyerek hayıflandığınız her şey.
•Vermek istediğiniz ama bir türlü veremediğiniz cevaplar.
•Sağlığınızla ilgili aldığınız ama bir türlü uygulayamadığınız kararlarınız. ( spora gitmek…)
•Vermek istediğiniz kilolarınız.
•Cevaplamadığınız mailler.
•Tamamlanmamış, ötelediğiniz, ertelediğiniz, sizi yiyip bitiren her şey!
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

20 Nisan 2012 Cuma

İÇİNDEN DOĞRU SEVDİM SENİ





İçinden doğru sevdim seni
Bakışlarından doğru sevdim de
Ağzındaki ıslaklığın buğusundan
Sesini yapan sözcüklerden sevdim bir de
Beni sevdiğin gibi sevdim seni
Kar bırakılmış karanlığından.
Yerleştir bu sevdayı her yerine
Yüzünde ter olan su damlacıklarının
Kaynağına yerleştir
Her zaman saklamadığın, acısızlığın son durağına
Gül taşıyan çocuğuna yerleştir
Ve omuzlarına daracık omuzlarına
Üşümüş gibisin de sanki azıcık öne taşırdığın
Tam oraya işte, uçsuz bucaksız bir düzlükten
Bir papatya tarlasıyla ayrılmış göğüslerine yerleştir
Ve esmerliğine bir de, eski bir yangının izlerinin renginde
Saçlarının yana düşüşüne, onları bölen ikiliğe
Alnından başlayan ve ayak bileklerinde duran
Yani senin olmayan, seni bir boşluk gibi saran hüzne
Yerleştir onu bir kentin parça parça aklında tuttuğun
Kar taneleri gibi uçuşan
Ve her gün biraz daha hafifleyen semtlerine
Yerleştir bu sevdayı her yerine.
Ekledim ben tattığım her şeyi denizlere
Bildiğim ne varsa onlar da hep denizlerden
Sen de bir deniz gibi yerleştir onu istersen
Sevdayı
Ve köpüklendir
Ve yaşlandır ki işte kederi anlamasın
Ama dur, her deniz yaşlıdır zaten
Öğrenmez ama öğretir mutluluğu
Bizim sevdamız da öyledir, iyi şiirler gibi
Biraz da herkes içindir.
Ve gelinciğin ikinci tadına benzemeli
Var eden kendini birincisinden
Yani bir sevdayı sevgiye dönüştüren.
Ben şimdi bir yabancı gibi gülümseyen
Tanımadığın bir ülke gibi
İçinde yaşamadığın bir zaman gibi
Tam kendisi gibi mutluluğun
Beni bekliyorsun
Ve onu bekliyorsun beni beklerken.


Edip Cansever ..

DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

90/10 Kurali






Ailenizle kahvaltı yapıyorsunuz. 

Kızınız, kahve fincanına çarpıyor ve bir fincan kahve gömleğinizin üzerine dökülüyor. 
Biraz önce olan olay üzerinde hiç bir kontrolünüz yok. 
Sonradan olacaklar ise sizin davranışınıza göre belirlenecek. Lanet ediyorsunuz. 
Kahveyi üzerinize döktüğü için kaba bir şekilde kızınızı azarlıyorsunuz. 
Kızınız üzülüyor ve ağlamaya başlıyor.
Kızınızı azarladıktan sonra eşinize dönüyor ve kahve fincanını masanın kenarına çok yakın koyduğu için eleştiriyorsunuz. Bunu kısa bir sözlü tartışma takip ediyor.

Öfkeyle üst kata çıkıyor ve gömleğinizi değiştiriyorsunuz. Aşağıya indiğinizde kızınızı, ağlamaktan dolayı kahvaltısını bitirememiş ve Okul için hazırlanamamış bir halde buluyorsunuz. 
Kızınız otobüsü kaçırıyor. 
Eşinizin ise gitmek için hemen çıkması gerekiyor. Hemen aceleyle arabanıza koşuyorsunuz ve kızınızı okula bırakmak üzere hareket ediyorsunuz. 
Geç kaldığınız için .saatte 30 mil hız sınırlaması olmasına rağmen saatte 40 mil hızla gidiyorsunuz. 75 dakikalık gecikmeden ve hız limitini aştığınız için ödediğiniz 60$ trafik cezasından sonra okula ulaşıyorsunuz. 
Kızınız size ‘Hoşçakal’ demeden binaya koşuyor.

Ofise 20 dakika gecikmeyle geliyorsunuz ve evrak çantasını evde unuttuğunuzu anlıyorsunuz. 

Gününüz korkunç bir şekilde başladı! Devam ettikçe, kötüleşiyor, daha da kötüleşiyor sanıyorsunuz.’ Eve gitmeyi dört gözle bekliyorsunuz. Eve ulaştığınızda eşiniz ve kızınızla olan ilişkilerinizde araya sıkıştığınızı sanıyorsunuz. Neden? Sabahleyin nasıl tepki verdiğinize bağlı olarak!

Neden kötü bir gün geçirdiniz?

A) Kahve sebep oldu
B) Kızınız sebep oldu
C) Polis sebep oldu
D) Siz sebep oldunuz
 

Cevap ‘D’şıkkı. 
Kahvenin dökülmesinde sizin bir kontrolünüz yoktu. .Sizin gününüzün kötü geçmesine o 5 saniye içindeki davranışlarınız sebep oldu.Olabilecek ve olması gereken ise şöyleydi.


Üzerinize kahve sıçradı. Kızınız ağlamak üzere. Siz nazikçe ‘Tamam tatlım, bir dahaki sefere biraz daha dikkatli olman gerek’ diyorsunuz. Havluyu kaptığınız gibi üst kata çıkıyorsunuz. Gömleğinizi değiştirip, evrak çantasını aldıktan sonra aşağıya iniyorsunuz ve aynı anda pencereden kızınızın otobüse bindiğini görüyorsunuz. 

Kızınız geri dönüp el sallıyor. 
Siz ve eşiniz işe gitmek için birlikte çıkmadan önce öpüşüyorsunuz. 5 dakika önce ise geliyorsunuz ve çalışma arkadaşlarınıza neşeli bir şekilde selam veriyorsunuz. Patronunuz ne kadar güzel bir günde olduğunuz hakkında konuşuyor.


Farka bakın! İki farklı senaryo, ikisi de aynı başladı. İkisi de farklı bitti. Neden? 90/10 sırrı inanılmazdır! Çok azımız bunun farkındadır. Sonuç?

Pek çok insan gereksiz yere stresten, dertlerden, problemlerden ve baş ağrısından acı çekmektedir. Bu sır nedir?


Hayatın %10'u, sizin başınıza gelenlerden oluşur. Hayatın diğer %90'ına ise sizin bu başınıza gelenlere bakışınıza ve nasıl davrandığınızla karar verilir.

İnsanlar anlamsız şeyler söyler ve yaparlar. İnsanlar hasta olurlar. Arabalar bozulurlar. Uçaklar geç kalır ve bütün planlarımızı alt üst ederler.Trafikte bir sürücü canımızı sıkabilir v.s.
Bu %10'luk kısım tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşir. Diğer %90'lık kısım farklıdır. Diğer %90'lık kısmı siz belirlersiniz.


Nasıl olaylara bakışınıza, yaklaşımınızla! Nasıl tepki verdiğinize bağlı olarak.Gerçekten olanların %10'unda hiç bir kontrolünüz yok. Diğer %90'ı ise sizin tepkinizle belirlenir.
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Kelebek Ve Adam




Iyi kalpli, yalniz bir adam, bir gün bir koza bulur. 
Kozanin icinde kücük bir tirtil vardir. 
Adam çok sever bu tirtili, onunla tüm yalnizligini, tüm sevgisini paylasir.Gel zaman git zaman tirtil büyür, güzel bir kelebek olur.

Adam, kelebegine hayran birakamaz bir türlü… 

Aslinda kelebegin aklinda daglar, kirlar,çiçekler vardir da; kiyamaz bir türlü adama ve sevgisine, yalniz birakamaz onu… 

Üç günlük ömrünü sevildigi ve sevdigi yerde geçirmeye hazirdir…

Ama adam bilir ki; “Sevmek bazen vazgeçmeyi de bilmektir” … Kelebegine son kez bakar ve onu saliverir özgürlügüne, kirlarina, çiçeklerine dogru… 

Kelebek mutlu olmasina mutlu olur ama hiç bir meltem, hiç bir çiçek yapragi adamin avucunun sicakligini andirmaz…

Aklinda adam, o çiçek senin bu çiçek benim dolasir saatlerce… Adam bir kelebege sevdali, bakip durur bosluguna. Kelebekse hala konacak sicak bir avuç aramakta… Böylece kelebek sunu anlar: BAZEN AIT OLDUGUMUZ YER ORASIDIR; SICAK BIR
AVUCTUR BILIRIZ AMA O YERIN BIZE AIT OLMA IHTIMALI BIR HIÇTIR … 

Böylece adam sunu anlar: HIÇ BIR SEVDAYI YALNIZCA SEVGIYLE YASATAMAZSINIZ…

O günden sonra kelebek, adama duydugu özlemi gömecek bir dag aramaya baslar, ama gücü tükenene dek arayis da bulamayinca anlar ki; HIÇ BIR DAG
BIR ÖZLEMI GÖMEBILECEGINIZ KADAR BÜYÜK DEGILDIR … 

Adamsa sevdasini koyar simsicak avuçlarina; kelebegin yerine…
Herkes birşeyler yaşar; iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış. Yaşadıklarından bir çıkarım yaparak hayatına bir yol verir, aynı zamanda düşüncelerine de…

BIRAK SEVGİ SENİ BULSUN!!!
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

William Butler Yeats







Kimbilir kaç kişi senin zarif hallerini sevdi
Kaç kişi güzelliğini sevdi
Belki gerçek aşkla; belki değil

Ama bir tek kişi seni sevdi.
Bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi.



William Butler Yeats
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Prof.Dr.Üstün Dökmen--- başarı ---






Kristof Kolomb Amerika'yı keşfe çıktığı ilk yolculuğunda 50 yaşını çoktan aşmış durumdaydı...

Pasteur kuduz asısını bulduğunda 60 yaşındaydı...

Mimar Sinan, Süleymaniye camisini bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti. Selimiye camisini tamamladığında ise 86 olmuştu...

Galileo, ayın günlük ve aylık çizimlerini yaparken 73 yaşındaydı...

Charlie Chaplin, 76 yaşında film yönetmenliği yaparak hala işinin başındaydı...

Goethe, en büyük eseri Faust'u ölümünden bir yıl önce, yani 82 yaşında bitirmişti. 83'dü...

Gençlik hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir.
İnsan, kendine olan güveni derecesinde genç, şüphesi derecesinde yaşlıdır.


Mücadelenin olmadığı yerde dayanıklılıkta yoktur.
hayat hakkınız mücadele gücünüz kadardır.
Hemen şimdi! Dost görünen düşmanlarınızı,
huzuru bozan olayları ,
türlü kıskançlıkları elinizin tersiyle itin ve doğru bildiğiniz yolda yürümeye devam edin.

Unutmayın! birinden öc almanın en iyi yolu başarılı olmaktır.


Prof.Dr.Üstün Dökmen
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

19 Nisan 2012 Perşembe

ÇOCUK







Kolay mı

Çocukla konuşmak 

Otur dersin
Hayır der

Çıra dersin
Çamur der

Çiçek dersin
Yaprak der

Bulut dersin
Yağmur der

Ders dersin
Küstüm der

Seni seni dersin
Yapma der

Oysa kolay
Çocukla konuşmak
Masal de bak
Evet der

Cahit Zarifoğlu


DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Mevlana Celaleddin Rumi--ETME--







Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme

Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme

Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme

Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme

Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme

Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme

Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun sen mavediyorsun etme

Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme

İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme

Mevlana Celaleddin Rumi
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

14 Nisan 2012 Cumartesi

Oğuz Atay, Tutunamayanlar





“Ellerime sarılır beni bir gün unutacaksan 
bir gün bırakıp gideceksen 
boşuna yorma derdi 
boş yere mağaramdan çıkarma beni 
alışkanlıklarımı 
özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme 
boşuna tedirgin etme beni 
bu sefer geride bir şey bırakmadım 
tasımı tarağımı topladım geldim 
neyim var neyim yoksa ortaya döktüm 
beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim” 

― Oğuz Atay, Tutunamayanlar
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Yahya Kemal Beyatlı





Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Yorgun ve kırılmış gibi en ince yerinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

Senden boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş
Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş
Son demde bu mevsim gibi benzimde kül olmuş
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden 


Yahya Kemal Beyatlı
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Sezen Aksu - Sürgün

Gökyüzünde yeryüzünde
Gün doğdu mu her gün ilk gün
Her gün aydınlıktır
Yoksa ümit her şey loş karanlıktır
Yar gurbette can yürekte
Bir kafeste ne amansız
Sonsuz ayrılıktır geçmez zaman
Her gece hep aynıdır
Fırtınada, ak ayazda
Sürgün her yerde hep yalnızdır
Gül açsa da, kuş uçsa da
Görmez dargındır
Her durakta, her uykuda
Sürgün her nefeste yalnızdır
Her şafakta, her yudumda
Hasret sancıdır
Yol olsa da, ses duysa da, dağ aşsa da
Her adım son, her an son adımdır
Tek başına yalnızlık
Bir yankıdır
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

13 Nisan 2012 Cuma

CUMANIZ MÜBAREK OLSUN...




Allah'ım! Bana vereceğin nimetler beni yoldan çıkaracak ya da çizgimi değiştirtecekse ben onları istemiyorum. Ne olur, beni altından kalkamayacağım imtihanlara tabî tutma!... 
CUMANIZ MÜBAREK OLSUN...
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Farid Farjad - Taghtam Deh




“Sevmek keman çalmak gibidir. Bilmeyen iyi ses çıkartamaz”.

DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Haydar Ergülen





Sana bakarak konuşuyorum
Sesim ondan güneşli.
-Haydar Ergülen-
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

11 Nisan 2012 Çarşamba

Ü.Y. Oğuzcan






Ayrılık diye bir şey yok. 
Bu bizim yalanımız.
 Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var...
Ü.Y. Oğuzcan
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Abdülhak Hamit Tarhan




Yine gece, yine hüzün
Ve yine içimde sen
Ve yine biliyor musun?
İçimde sen olunca hüzün de güzel...

Abdülhak Hamit Tarhan
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

10 Nisan 2012 Salı

Meral OKAY





Bir gün evi düzenlerken fark ettim. 
Bir de baktım ki, benden çok Yaman”ın eşyaları var… 
Küçük küçük poşetlerle sızmıştı. 
Aşk bir sızma halidir… 
Yaman o kadar temiz bir adamdı ki ona kızamazdınız. 
Bir o kadar da yiğitti. 
Ben derdim ki; bu adam ne zaman yorulacak! 
Meğer acelesi varmış. 
Herşeyi o kadar yoğun, hızlı ve coşkulu yaşıyor ve yaşatıyordu ki büyüleyici bir şeydi bu.
Ben köşeleri çok olan bir insandım. 
Yaman beni eğitti… 
Aşk kendinden vazgeçme halidir, kendi benliğini ezmeden ”biz” olabilme halidir…
İnsan egosu denetlenmesi en güç şeydir. 
Bunu ancak aşk becerebilir, sadece aşk ile üstünden atlayabilirsiniz… 
Biz birbirimize karşı çok saygılıydık… 
Eee bazen de sıkılırdık, hele üç beş aydır bir aradaysak birbirimizin gözüne bakardık, önce kim gidecek diye, böyle nefes molaları da verirdik… 
Döndüğümüzde yepyeni bir enerji ve hasret bekliyor olurdu bizi… 
Aşk bazen de bir kıyamama halidir… 
Şunu çok açık yüreklilikle söyleyebilirim, o benden daha iyi bir insandı… 
O kadar bebek, o kadar adam, o kadar temiz, onun kadar beklentisiz, onun kadar temiz yaşamayı öğrenmeye çalıştım. Buradan bir öğretmen öğrenci ilişkisi anlaşılmasın… 
O, o kadar ahlaklı ve temizdi ki, yaşam biçimi ve duruşu karşısında başka türlü olamazdınız. 
Onun yanında kirli kalamazdınız. 
Böyle bir şölen gibi, bir lunapark gibi sevdalık yaşayınca bu görkemi taşımayan her şey bir çadır tiyatrosu gibi geliyor insana… 
Bu ateşle yanma hali o kadar derinden, için için yanıyor ki, dönüp bir başka ölümlüyü yakmaya içi elvermiyor insanın… 
Yaman’la her günümüz sevgililer günüydü…
Eşine bu kadar çok çiçek getiren bir adamı daha analar doğurmamıştır… 
Biz birçok defa sabah uyanıp birlikte gün doğumunu seyreder, ne bileyim çingene vapuruna binip sabah erken boğaz’ı turlardık. 
Bugün eksik olan ne? 
Bu topraklarda eksik aşk ve mutluluk kutsanmaz, ayrılık ve acı kutsanmıştır… 
Birlikteliklerdeki tutku kutsanmaz da, ayrılıklardaki tutku kutsanır hep… 
Yaralarıyla mutlu olmaya daha yatkın bir kültüre sahibiz biz..

Meral OKAY
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

7 Nisan 2012 Cumartesi

Uyku pozisyonunuz kişiliğinizi yansıtıyor..




Siz hangisisiniz ?







DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

4 Evli Erkek Balığa Çıkar...







1. Erkek:
-Balığa Çıkabilmek İçin Karıma Geçen Hafta Bütün Evi Badana Yapma Sözü Verdim Der

2. Erkek:
-O Da Bir Şey Mi Ya Ben Karıma Evdeki Bütün Elektronik Eşyaları Yenileme Sözü Verdim Der.

3. Erkek:
-Siz Gene İyisiniz Ben Karıma Yeni Araba Sözü Verdim Der

4. Erkek:????

Hepsi Şaşırır Döner 4. Erkeğe Sorarlar

-Ne O Sen Karına Söz Vermedin mi Yoksa Sesin Çıkmıyor

4. Erkek:
-Yooo Ben Hiçbir Şeye Söz Vermedim. Saati Sabah 5.30’a Kurdum. Çalınca Karımın Kulağına Şunları Fısıldadım. Karıcığım Benimle Annemlere mi Gelirsin, Yoksa Balığa mı Çıkayım Dedim..
Karımın Cevabı Kesin Ve Netti...

-Sıkı Giyin Üşütürsün :))
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

OLUR YA







Olur ya;

 
Kimi zaman bagira cagira konusmak gelir insanin icinden..
aczini farkeden her insan gibi,süngüsü sivri dili olan, hakaret silahina sariliriz bazen..
kimi zaman namlunun ucunu en sevdiklerimize, kimi zaman nefret ettiklerimize ve cogu zaman kendimize dogrulturuz;
sanki zaten aci cekmiyormusuz gibi üzeriz kendimizi..
konustukca dolar, doldukca konusur yerden yere vururuz kendimizi..

Olur ya;;
Kimi zaman topuklarini kaldira-vura kosmak gelir insanin icinden..
korkusundan kacmak isteyen, mutluluga kosmak isteyen her insan gibi, yollarina dökülürüz yasam disi hayatimizin bazen..
kimi zaman kacmak icin yasanmisliklardan, kimi zaman kacmak icin herkesden..
ve cogu zaman bulmak icin kendimizi;
sanki kostukca yorulmayacakmisiz gibi hirpalariz kendimizi..
kostukca yavaslar, yavasladikca kosar da geciririz su kadarcik ömrümüzü..

Olur ya;;
Kimi zaman öpe koklaya baglanmak gelir insanin icinden..
kalbini hisseden her insan gibi sevmek paylasmak isteriz hayatlarimizi bazen..
kimi zaman diger yarisi dedigimiz ruh esimizle, kimi zaman dostumuz ailemizle..
ve cogu zaman kendimizle mutlu olabilmek icin acariz tum kapilarini kalbimizin;
sanki kalbimize sigdirabilecekmis gibi baska baska hayatlarin can buldugu kalpleri..
sevdikce buyutur , buyuttukce severiz yureklerimizi..
kimi zaman öyle kimi zaman böyle yasamak ister her insan..
bu yuzdendir tum cabalar..buyuzdendir sevmeler..
buyuzdendir bagirip cagirip sesimizi duyurma istekleri...
yine de ama, tum bunlar olur da hani, yine de biter ya o ömür;
karisir ya oylece, bir avuc yillanmis beden, bir parca topraga;
sanki ’hiç bir onemi yoktu, ben yine geldim sana’ der gibi bize,
Çalar kapiyi biten hayatlar..

biliriz, biliriz bunu ama yine de ölmeyecekmis gibi yasariz hayatlarimizi;
hem de yalnizca hissetmek icin o sekilde..


alıntı
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

İLETİŞİMSİZ BEKLENTİLER









Hortlak gerçekleriniz var midir sizin de?

Hani böyle, unutursunuz unutursunuz, sonra bir gun birden, akliniza düşüverir..
Düşerken, önce vurur akliniza, sonra diğer tüm gerçeklerinize çarpa çarpa, oturur güm diye kalbinize..

Mesela olur mu hiç;
Böyle, yolda salına salına yürüdüğünüz bir zamanda, saçma bir tebessüm kıvırır mı dudaklarınızı yukarı doğru herkes size bakıyormuş gibi hissedip, kendinizi atkiniza
ya da elinizin ardına saklamaya çalistığınız oldu mu sizin de..

Hırslı bakışlarınız olmustur ama?
Hani birine, bir olaya ya da kendinize kızdığınız bir anda, nereye, kime baktığınızı bile bilmeden, kaşlarınızı çattığınız o anlar..
İçinizden konuşarak düşünüp kızdığınız bir meseleyle, başınızı âni hareketlerle sağa sola çevirerek belki...

Kimse beni anlamiyorlarimiz,
Böyle güzellik görmedimlerimiz, daha kötüsü olamazdılarımız....
Ne çok ortak noktamiz var degil mi ; biri olmasa digerini anlıyoruz; verdigi etkisini yaşadigimiz şeylerin..

Böylesine tanışık bir haldeyken, iletisim kuramayanlarımızın oluşu ne acı degil mi..
Hani o kadar da biliyorken birbirimizi,bazen gurur adi altinda sürdürdüğümüz inatlarimiz yüzünden,mesafeler oluşturuyor oluşumuz ne garip; hem de istiyorken tam da bunun aksini..

Bir filmde diyordu,,,
""İnsana en uzak nokta kendi sırtıdır aslinda""..
Bu durumda diger hersey yakındır diye düşünmüştüm..
İnsan kendi icinde yol aldigi sürece,bedeni dışında varmak istedigi yerlere de gidebilir diyebiliriz o halde..

Farkli degiliz çünkü..
Farkli hisssederken bile kendimizi, bizim gibi düşünen, ne cok insan oldugunu bilip,
yalnizlik cekmemeyi bilmemiz gerek..

Herkes ayni aslinda...
Yaşananlar farkliysa bile; HERKESİN yaşam LİSANINDA hissedilen aciya, ÜZÜNTÜ duyulan mutluluğa SEVİNÇ adi veriliyor çünkü..

Paylaşmaktan çekinmemek gerekir..
Zira bu şekilde, omuzlarımızda dünya adlı küreyi taşıdığımızı düşünmek yerine, dünya adlı kürede yürüye zıplaya, yata uyuya yaşayan kanatlı varlıklarmişçasına hissedebiliriz kendimizi...

Sizin de öyle oluyor mu? birinden; sevdiginiz birinden daha çok, bir yanıt bir cevap umarken, ilk adımı ondan beklediginiz anlar?
Peki hiç düşünüyormusunuz ki aynı adımı onun da bekleyebilecegini...

Son söz olarak diyebilirim ki;;;
"" Yaklaşmaktan korktugunuzda bile sadece görünmeyi deneyin ki duyulsun beklediginiz ayak sesleri ""


alıntı
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

Adele - Don't Leave Me

Adele - Don't Leave Me


DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

6 Nisan 2012 Cuma

Geleceğin suçlusunu yetiştirmenin 8 basit kuralı.!





1 Küçükken daha, çocuğa ne isterse vermeye başla !
Ki, herkesin onun geçimini sağlamakla mükellef olduğuna inansın...
 
2 Fena sözler söylediğinde gül !
Ki, kendisinin akıllı olduğuna inansın...
 
3 Ona düşünmeyi, beynini kullanmayı öğretme sakın !
Bırak, onsekizine gelince kendisi karar versin...
 
4 Yerde bıraktığı her şeyi kaldır:kitaplarını, giysilerini, pabuçlarını...Onun için her şeyi sen yap !
Ki, sorumlulukları hep başkalarına yüklesin...
 
5 Onun önünde sık sık kavga et !
Ki, bir gün aile parçalanırsa pek de şaşırmasın...
 
6 Ona istediği kadar harçlık vermekten kaçınma !
Asla kendi parasını kazanmanın
ne demek olduğunu öğrenmesin...
 
7 Yiyecekmiş, içecekmiş, konformuş, tüm arzularını
yerine getir !
Ki, istediklerini her zaman elde etmeye
Şartlansın...
 
8 Komşulara, öğretmenlere, polise, vs. karşı
hep onun tarafında ol !
Ki, hepsine karşı ön yargılarla davransın...

Üstün DÖKMEN
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

KİŞİSEL GELİŞİM TESTİ





NET'TE GÖRDÜĞÜM VE BU TEST GERÇEKTEN ÇOK HOŞUMA GİTTİ. BANA ÇIKAN SONUÇ 33 BAKALIM SİZE NASIL BİR SONUÇ ÇIKACAK :)


Birçok profesyonel kuruluş tarafından insanların iç dünyalarını ve insanlarla ilişkilerini değerlendirmek için kullanılan bu testi siz de uygulayın, kendinizi daha iyi tanıyın.


(Ben Kağıt Kalem Almanızı Tavsiye Ederim)

1. Kendinizi ne zaman en iyi hissedersiniz?
(a) Sabahları
(b) Öğlenden sonra ve akşama doğru
(c) Gecenin ilerleyen saatlerinde

2. Nasıl yürürsünüz?
(a) Hızlı ve uzun adımlarla
(b) Hızlı ve kısa adımlarla
(c) Normalden yavaş ve etrafa bakınarak
(d) Yavaş ve başı eğik
(e) Çok yavaş



3. İnsanlarla konuşurken
(a) Kollarımı göğsümde katlamış olarak dururum
(b) Ellerimi sıkarım
(c) Bir veya iki elimi belime koyarım
(d) Konuştuğum insanlara dokunur veya ittiririm
(e) Kulağımla oynar, çeneme dokunur veya saçımı
düzeltirim

4. Dinlenirken nasıl oturursunuz?
(a) Dizler katlanmış ve bacaklar birbirine bitişik olarak
(b) Bacaklar çaprazlanmış olarak
(c) Bacaklarımı uzatarak
(d) Bir bacağımı altıma katlayarak

5. Çok hoşunuza giden bir şey olduğunda ne yaparsınız?
(a) Büyük bir kahkaha atarım
(b) Gülerim ama fazla sesli değil
(c) Bir kerelik gülerim
(d) Sessizce gülümserim

6. Bir partiye veya sosyal etkinliğe katıldığınızda
(a) Herkes sizi fark edecek şekilde gürültülü bir giriş mi yaparsınız?
(b) Sessiz bir giriş yapıp etrafınızda tanıdığınız birilerine mi bakınırsınız?
(c) Çok sessizce girip kimsenin sizi fark etmemesine mi gayret edersiniz?


7. Çok zor bir işe dikkatinizi vermişken rahatsız ediliyorsunuz.Ne yaparsınız?
(a) Bölünmeyi memnuniyetle karşılarım
(b) Aşırı derecede rahatsız olurum
(c) Belli olmaz.Bu iki uç arasında değişken davranışlar gösteririm

8. En çok hangi rengi seversiniz?
(a) Kırmızı veya portakal rengi
(b) Siyah
(c) Sarı veya mavi
(d) Yeşil
(e) Koyu mavi veya mor
(f) Beyaz
(g) Kahverengi veya gri

9. Yatakta uyumadan önceki birkaç dakikada
(a) Sırt üstü yatıp uzanırsınız
(b) Karnınızın üstüne yatıp uzanırsınız
(c) Hafif kıvrılmış olarak yan tarafınıza yatarsınız
(d) Başınızı bir kolunuzun üzerine koyarsınız
(e) Başınızı yorganın altına kapatırsınız

10. Rüyanızda genellikle
(a) Düşersiniz
(b) Kavga eder veya tartışırsınız
(c) Birilerini veya bir şeyler ararsınız
(d) Uçar veya yüzersiniz
(e) Genelde rüya görmezsiniz
(f) Rüyalarınız daima hoştur


---------------

Puan Hesabı
PUANLAR:
1.
(a) 2
(b) 4
(c) 6

2.
(a) 6
(b) 4
(c) 7
(d) 2
(e) 1

3.
(a) 4
(b) 2
(c) 5
(d) 7
(e) 6


4.
(a) 4
(b) 6
(c) 2
(d) 1

5.
(a) 6
(b) 4
(c) 3
(d) 5
(e) 2

6.
(a) 6
(b) 4
(c) 2

7.
(a) 6
(b) 2
(c) 4


8.
(a) 6
(b) 7
(c) 5
(d) 4
(e) 3
(f) 2
(g) 1

9.
(a) 7
(b) 6
(c) 4
(d) 2
(e) 1

10.
(a) 4
(b) 2
(c) 3
(d) 5
(e) 6
(f) 1

Şimdi puanlarınızı toplayınız.

60 PUAN VE ÜZERİ:
İnsanlar sana kırılgan bir eşya muamelesi yapıyorlar. Kibirli, bencil ve aşırı baskın birisi olarak görülüyorsun. İnsanlar size hayranlık duyup sizin gibi olmak isteyebilirler ama size her zaman güvenmezler ve sizinle çok yakın ilişkide olmaktan kaçınırlar.

51 - 60 PUAN:
insanlar sizi heyecan verici, havai, düşüncesiz yapıda, doğal liderlik
özellikleri olan, her zaman doğru olmasa da hızlı karar veren birisi olarak tanırlar. Seni cesur, maceraperest birisi olarak tanırlar; her şeyi bir kez denemek isteyen, macera yaşamak için fırsatları kaçırmayan birisi.. Yaydığınız heyecandan dolayı insanlar sizinle ayni iş yerinde yasamaktan zevk alırlar.

41 - 50 PUAN:
İnsanlar sizi taze, canlı, çekici, eğlendirici, pratik ve daima ilginç
birisi olarak görürler; her zaman ilgi odağı olan ama çok aşırıya kaçmayacak kadar da dengeli birisi.. İnsanlar sizi ayrıca iyiliksever,
düşünceli, anlayışlı ve kendilerini neşelendiren ve rahatlatan birisi
olarak tanırlar.

31 - 40 PUAN:
İnsanlar sizi mantıklı, ihtiyatlı, dikkatli ve pratik birisi olarak görürler. Sizi zeki, yetenekli ve hünerli ama alçak gönüllü olarak tanırlar. Çok hızlı arkadaşlık kurmayan, ama arkadaşlarına karşı çok sadık olan ve onlardan da aynı şeyi bekleyen birisiniz.
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...

5 Nisan 2012 Perşembe

Dünyasının Yedi Harikası







Bir grup ögrenciden günümüz dünyasının yedi harikasının neler olduğunu düşündüklerine dair bir liste yapmaları istenir. Aralarında Anlaşmazlıklar çıkmasına rağmen aşağıdakiler en fazla oyu alanlardır:
1) Mısır'ın Büyük Piramitleri
2) Tac Mahal (Taj Mahal)
3) Büyük Kanyon (Grand Canyon)
4) Panama Kanalı
5) Empire State Binası
6) St. Peter Bazilikası (St. Peter's Basilica)
7) Çin Seddi (China's Great Wall)

Öğretmen oyları toplarken, sessizce duran bir kız öğrencisinin henüz kağıdını vermemiş olduğunu farkeder. Sonra öğrencisine kendi hazırladığı liste ile ilgili bir problem olup olmadığını sorar.

Kız öğrenci ise "Evet,biraz. O kadar çok şey var ki, bir türlü karar veremiyorum" der.Öğretmen de öğrencisine "Peki, söyle bakalım senin listende neler var,belki biz sana yardımcı olabiliriz" der.

Kız öğrenci önce duraksar ve sonra okumaya başlar:
Bence Dünyanın Yedi Harikası :
1) görmek
2) duymak
3) dokunmak
4) tatmak
5) hissetmek
6) gülmek
7) ve sevmek...

Odada sinek uçsa sesi duyulacak şekilde bir sessizlik olur......Basit,sıradan ve normal olarak düşündüğümüz ve gözden kaçırdığımız şeyler gerçekte ne kadar da mükemmeldirler.

Samimi ve içten bir dilek :

Hayattakien değerli şeyler satın alınamayanlardır! Görmekten, duymaktan,dokunmaktan, tatmaktan, hissetmekten, gülmekten ve sevmekten mahrûm olmayacağınız bir yaşam dilerim...
DEVAMI İÇİN TIKLAMANIZ YETERLİ...
 
2009 Template Scrap Rústico|