27 Aralık 2010 Pazartesi

Öfkeli ve Yalnız İnsanlar


Ben nasıl bir ailede büyüdüm? Ailem sağlıklı, gelişimimi destekleyen, bir birey olarak yaşama hazırlanmama yardımcı olan bir ortam mıydı? Bizler nasıl ailelerde büyüdük? Ailelerimiz sağlıklı mıydı?



Aileleri sağlıklı olduğu halde kendisi sağlıksız olan toplum yoktur. Toplum sağlıksız ise toplumu oluşturan ailelerin çoğu sağlıksızdır. Benim kafamda bu, bu kadar açık ve seçik.



Çoğumuz sağlıksız ailelerde yetiştik. Bu “ sağlıksızlık,” alkolik anababa, ailede şiddet gibi hemen göze batan türden bir sağlıksızlık değil. Bir çocuğun doğuştan hakkı olan en önemli mirası; onun geliştireceği anlam verme sistemidir. Sağlıksız ailede çocuğun anlam verme sistemi “benim aklım ermez” şeklinde gelişir. Ve böylece aklına değil hurafelere inanan biri daha topluma katılır.



Örnek olarak beş yaşındaki çocuğun ailedeki şöyle bir etkileşimi düşünün:



Çocuk: Anne niye üzgünsün?



Anne: Üzgün, falan değilim. Haydi, sen kendi işine bak.



Çocuk döner babasına bakar



Baba: Anne’ni rahat bırak; üstüne vazife olmayan şeylere karışma.



Çocuk şaşkın, annesine bakar



Annenin gözleri dolar ve biraz sonra ağlamaya başlar



Baba: Bak gördün mü ne yaptın! Haydi çık dışarıya. Git.



Çocuğun kafası karışmış, anlayamamış, korkmuş, üzülmüş ve bir boşluk içine düşmüştür. İçi acır ve bu acıyı unutmak için hemen oyuna dalmak ister. Oyunla olayı unutur. Çok acı veren bu tür olayları oyun oynayarak unutmayı çocuklar çabuk öğrenir. Ama bu tür olayların sayısı arttıkça çocuk içine kapalı, korku dolu, kendine olan güvenini kaybetmiş, karamsar biri olarak büyümeye başlar.



Ailelerde gelişimi olumsuz etkileyen özelliklerden bazıları şöyle:

1- çelişkili mesajlar (baba sigara içerken sağlığın her şeyin temeli olduğunu söyler);

2- gerçeğin inkarı (yukarıda anlatılan ufak öyküde hem anne hem de baba çocuğun gözü önündeki gerçeği inkar etmişlerdir);

3- anababanın yalan söylemesi (doktora götürüp, iğne yapmayacak, dedikten beş dakika sonra çocuğa iğne yapılması);

4- çocuğun aklına, düşünmesine, soru sormasına ilgisizlik ve saygısızlık (çocuğun sorularını duymayan ya da duymamış gibi davranarak yanıtlamayan aile ortamı).



Çocuğun özdeğerini geliştirip keşfetmesi için çocuğun aklına, gözlem yapma ve düşünme yeteneklerine önem vermek ve ilgi göstermek gerekir. Verilen kısacık öyküde, çocuğun algılamalarının önemli olmadığı, çocuğun aklının yaşamla ilişkisinin olmadığı, onun aklının işe yaramadığı, aklının çocuğun kendi yaşamına anlam veremeyeceği söylenmiştir. Yüksek sesle değil, sessizce söylenmiştir.



Böylece çocuk içinde yaşadığı dünyayı kendisinin anlayıp kavrayamayacağını “anlamıştır.” Yaratılıştan anlam vermeye programlanan çocuğa anababa, senin bu yeteneğin yok, demiştir. Bu acı verir; acıyı unutmak için çocuk oyuna başvurur. Ama çocuğun aklını yok sayan bu tür olaylar sık sık olmaya devam ettiği zaman, kötü etki damlaya damlaya göl olur. Sonunda çocuk özünden, yani canından kopar, uzaklaşır.



Özdeğerini keşfetmesi için ailede çocuğun aklına değer verilmesi gerekir. Anne ve baba çocuğun özdeğer gelişimini olumsuz etkileyebilir:



(1) “yeteneksizsin” imasında bulunur; 

(2) “sulu gözlüsün” der; 
(3) alay eder, küçük düşürür; 
(4) onun söylediklerine ve düşüncelerine önem vermez; 
(5) çocuğu utandırır ve suçlu hissettirir; 
(6) aşırı korur; 
(7) ya da tamamıyla başıboş bırakır; 
(8) algılarına güvenmez; 
(9) gözü ününde olup biten sanki olmuyormuş gibi davranır; 
(10) dayakla sindirir; 
(11) cinsel yönden istismar eder; 
(12) onun doğuştan kötü, değersiz ve günahkâr olduğu inancını yansıtır.



ALINTI: Doğan CÜCELOĞLU

1 yorum:

NiLaY dedi ki...

21 yaşına kadar çocukların şahit oldukları herhangi bir şiddet öğesi maalesef ki duygusal zekası içinde yer ediyorumuş

 
2009 Template Scrap Rústico|